30 Eylül 2007 Pazar

Başbakan Erdoğan, ATATÜRK için 'DÖNEMİN ÜRÜNÜ' dedi

The Wall Street Journal gazetesi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 'Atatürk döneminin ürünüydü' dediğini yazdı.
 
BM toplantıları dolayısıyla Müslüman dünyasının en ilginç iki hükümetinin, Irak ve Türk hükümet başkanlarıyla röportaj olanağı bulduğunu kaydeden Pollock, Başbakan Erdoğan ile söyleşisine “Atatürk’ten Sonra' başlığını attı.
Pollock’un röportajında Başbakan Erdoğan’ın Atatürk’le ilgili soruya İngilizce “happened-yaşandı" sözcüğüyle karşılık verdiğini belirtiyor.
 
...Ve Pollack röportajını şöyle bitiriyor:

“Doğal bir şekilde yanıtlıyor, özetle: Atatürk ‘yaşandı.’ O ‘döneminin bir ürünüydü’ diyor, ‘bugün sahip olduğumuz Türkiye, o yerleşmiş sütunların üzerine inşa ediliyordu.’

27 Eylül 2007 Perşembe

Onune gelen konusuyor: Bir bu Çinli eksikti!..

İstanbul Bienali’nin küratörü Hou Hanru, Atatürk’e hakaretler yağdırdı. Çinli ‘sanatçı’ Ata’yı “anti hümanist” olmakla suçlarken, Kurtuluş Savaşı’nı da “tepeden inme bir dayatma” olarak nitelendirdi. Açılışı yapan Bakan’dan ses yok.

Sponsorluğunu Koç Holding’in yaptığı, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın açılışına katıldığı İstanbul Bienali’nin tanıtım kitapçığında küratör Hou Hanru’nun kaleminden Atatürk’e hakaret içeren ifadelere yer verildi. Skandalı ortaya çıkaran Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi rezalete tepki gösterdi.

Bilgisizliği aşan kasıtlı bir ifade

Çinli küratörün, kitapçıkta yer alan açılış metninde, Kurtuluş Savaşı’nı “tepeden inme bir dayatma” olarak nitelendirdiğini, Atatürk’ü ise “anti hümanist” diye tanımlandığını belirten Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğretim elemanları, dün bir kınama metni yayımladı. Fakülte Dekanı Prof. Dr. Nazan Erkmen’in yaptığı yazılı açıklamada, Hanru’nun yazısının “bilgisizliği aşan kasıtlı bir ifade” olduğu belirtildi. Açıklamada, “Bienal bildirisinde, Kurtuluş Savaşı ’Kemalist Proje’, ’tepeden inme dayatma’, uygulanan devrimler ise ’Demokrasi ilkesine aykırı’olarak nitelenmiştir. Kınıyoruz” denildi.

Adam hakaret etti Eczacıbaşı savundu
Başkanlığı’nı Eczacıbaşı’nın yaptığı İKSV, “Küratorön görüşleri sanat özgürlüğü içinde” açıklamasında bulundu.

AKP'yi durduran hukukçu

Kanal D’de dün gece Abbas Güçlü’nün yönettiği Genç Bakış programında müthiş bir hukuk tartışması yaşandı.

Ankara Hukuk Fakültesi’nde öğrencilerin de katıldığı panelde AKP Genel Başkan Yardımcısı Mir Dengir Fırat, Mümtaz Soysal ve Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok vardı.

Çok medeni şekilde süren tartışmada Mir Dengir Fırat, AKP’nin yeni anayasa taslağının hazırlanış şeklini uzun uzun savundu. Sabah saatlerine kadar süren programın sonuna doğru hukuk fakültesinin genç dekanı Prof.Dr. Metin Feyzioğlu, söz aldı ve şöyle dedi:

Sayın Fırat bir anayasa yapmak için yalnızca Meclis çoğunluğu yeterli değildir. Toplumun bütün kesimlerini katmalıydınız.”

Bu sözler üzerine Mir Dengir Fırat söz aldı ve şöyle dedi:

“Sizi anlıyorum. Biz bir anayasa taslağı hazırlattık. Ama sizin de düşünceleriniz varsa bir anayasa taslağı hazırlamanızı rica ederiz. Buna bir katkımız olacaksa eğer biz de katılırız. Benzeri bir talep TOBB ve diğer sivil toplum kuruluşlarından da geldi. Hemen yarından itibaren bu konuyu gündeme getireceğim.”

Soysal’ın ve Özok’un da konuşmalarına çok medeni şekilde cevaplar veren Fırat’ın bu sözleri “AKP nihayet kamuoyunun tepkilerini dikkate alıyor” yorumuna neden oldu.

Son zamanların bu konuyla ilgili yapılmış en iyi tartışma programı sabahın çok erken saatlerine doğru bitti.

26 Eylül 2007 Çarşamba

Türban rahibe kıyafeti

HYP Genel Başkanı ve eski İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk, “Kur’an’ın anladığı manada bir dinden söz ediyorsak, Türkiye dinsizliğe doğru gidiyor” açıklamasıyla yine şaşırttı. Öztürk, “Türkiye’yi taşıdıkları yer şirktir, din değil. Biz yıllarca buna karşı mücadele verdik. Ama şimdi Türkiye doğrudan doğruya müşrik zihniyete, şirk zihniyetine doğru gidiyor. Yelken açmış gidiyor hem de. Zaten Kur’an’dan ve Hz Muhammed’den onay almayacak sahte bir dini, morfin gibi kullanıp Türkiye üzerinde her istediklerini yapıyorlar, hurafe dinini anestezi gibi kullanıyorlar” diye konuştu.

Prof. Dr. Öztürk, son yıllarda “türban” adı verilen ve değişik tarzda bağlanan örtünün ise Müslümanlıkla ilgisinin olmadığını öne sürerek şu açıklamayı yaptı: “Türkiye’de iki büyük operasyon yapılıyor. İslam’ın, antiemperyalist ruhunu yok etmek istiyorlar. Her 50 metreye kurulan camilerde bu ruhu katlediyorlar. Hanımların başındaki örtü, rahibe kıyafetidir. Saint Paul’un İncil’e soktuğu kıyafettir. O bizim Müslüman insanın örtüsü değildir. ‘Cami ve bu örtü size din olarak yeter’ deniyor. Müslümanlara din diye başka bir şey bırakmadılar.”

Öztürk, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Türkiye örtülü bir şekilde sömürgeleştiriliyor. Türkiye, tarihinde ilk defa adeta iki milletli parlamentoya mecbur ve mahkum bir hale getirildi. Böyle bir manzara var.”

25 Eylül 2007 Salı

Monopoly oyununa İslami versiyon: Cennet Bahçesi

Çocuklara yönelik İslami kurallar içeren yeni bir oyun seti hazırlandı. Sure okunan, namaz kılınan oyun, bitiminde, çocukları cennete götürüyor.

“Cennet Bahçesi” ismi verilen oyun en az iki kişiyle oynanıyor.

Oyun, üzerine sayılar yerleştirilmiş bir döndürgeç yardımıyla oynanıyor ve “besmele” ile başlıyor. Döndürgeçin gösterdiği sayı kadar kutularda ilerleyen oyuncu o kutuda yazanı yapmak zorunda. Kutuların bazılarında ibadet yapılması istenirken kimilerinde dini mesajlar veriyor. “Ezbere Sure Oku, Şimdi Kur’an Okuma Zamanı, “Bir İlahi Söyle”, “İslam’da Örtünmek Farzdır”, “Oyun Oynarken Dahi Namaz Kazaya Bırakılmaz”, “Peygamberimize salavat getirin”, “Cuma Müslümanların Bayramıdır”, “Müslümanların Yılbaşı”, “İki Rekat Namaz Kıl" yazan kutuları geçtikçe puan toplanıyor ve Cennete yaklaşılıyor.

Çocukları hedef almakla birlikte yaş sınırı bulunmayan oyunda uygulamaları yapmaktan kaçınan oyuncu direkt diskalifiye ediliyor.

Oyunun Monopol gibi oyunlardan bir farkı da zar bulunmaması. Her oyuncu belli puanlarla başlıyor. Oyuncu geldiği kare üzerinde, varsa, ilgili kartı çekiyor. Örneğin “kötü davranış” kartı çekilmişsi oyuncu puan kaybediyor, ancak “soru cevap” kartlarına oyuncu doğru cevap veriyorsa üzerinde yazan puanı kazanıyor. Aksi halde bir o kadar puan kaybediyor.

CENNET İÇİN 2 BİN PUAN ŞART

Oyun kartonu üzerinde, “Şimdi Kuran Okuma Zamanı”, “Bir İlahi Söyle”, “İslam’da Örtünmek Farzdır”, “Peygamberimize Salavat Getirin”, “Müslümanların Yılbaşı”, “Her gün düzenli Kuran Okumalıyız”, “Sabah Namazını Vaktinde Kılanın Günü Bereketlenir”, “İçki ve Sigara Kötü Bir Alışkanlıktır”, “Müslüman Çocuk Ezan Okumayı Bilir”, “Bir Fıkra Anlat, “Kimsenin Arkasından kötü Konuşulmaz Gıybettir”, “Abdest Namazın Farzlarındandır”, “Müslüman Müslüman’ın Kardeşidir”, “Oyun Oynarken Dahi Namaz Kazaya Bırakılmaz”, “Cuma Müslümanların Bayramıdır”, “Allah’ın İsimlerinden 5’ini Say”, “Müslüman Yalan Söylemez”, “İki Rekat Namaz Kıl”, “Arkadaş Nasıl Olmalı Anlatın”, “Hapşırınca Elhamdülillah Denir”, “Yemek Sağ El ile Yenir”, “Cennete İyi Amel İşleyen Müslümanlar Girer” gibi bölümler bulunuyor. Fıkra, tekerleme, bilmece de anlatılması isteniyor.

Çocuklara arap harflerini öğretmek için Elif-ba da oyun içerisinde yer alıyor. Oyun sonunda cennet bahçesine ilk giren oyuncu en yüksek puan olan 2 bin puan, ikinci bin 500 varsa 3. ve diğer oyuncular bin puan alıyor.

AYAKTA YEMEK KÖTÜ DAVRANIŞA GİRİYOR

Çocukların seçtiği kötü davranış kartı içerisinde “Kumar Oynamak”, “Vurdum Duymaz ve Duygusuz Olmak”, “Yerlere Çöp Atmak”, “Hayvanlara Kötü Davranmak”, “Ayakta Yemek Yemek-Su İçmek”, “Fazla Televizyon Seyretmek”, “İçki İçmek”, “Diş Fırçalamamak” bulunuyor. Sure Kartlarının arkasında ise çeşitli sureler yer alıyor.

ÇOCUĞA “4 MEZHEBİ SAY” SORUSU

Soru Cevap Kartlarına örnekler ise şöyle:

“Kıblen Neresidir?”, “Kafir Kime Denir?”, “Kelime-i Şahadet Nedir?”, “Dinin Hangi Dindir-Kitabın Hangi Kitaptır?”, “4 Mezhebi Sayın”, “Azrail’in Görevi Nedir?.”

Oyunda ayrıca dua kartları da bulunuyor. Dua kartlarından örnekler şöyle:

“-Elbise Giyinirken - O Allah’a hamd olsun ki benden bir kuvvet olmaksızın bu elbiseyi bana giydirdi ve bunu bana rızık olarak verdi,

-Aynaya Bakarken - Allah’ım hamd olsun. Allah’ım! Benim yaradılışımı güzel kıldığın gibi ahlakımı da güzelleştir.”

Bu oyunun diğer oyunlardan farkı, oyun sonunda birinciye para ödülü yerine cennet bahçesi vaat ediliyor olması. Oyunda, Müslüman bir ailenin çocuğunu yetiştirirken, dikkat edilmesi gereken bir takım davranışlar da yer alıyor.

Oyunun amacı ise oyun setine yerleştirilen kağıtta şöyle açıklanıyor:

“Yüzde 99’u Müslüman olan ülkemizde şiddetten uzak, sağlıklı, genel ahlak kurallarına örf ve adetlerimize uygun toplumumuza her yönüyle faydalı verimli bireylerin yetişmesine katkı sağlamak. Oyunu oynayan çocukların yanı sıra oynayacak yetişkinlerin de normalde hayatında belki de dikkat etmediği birçok davranış karşısına çıkacak ve ihmal ettiği birçok şeyin farkına vararak düzeltme şansına sahip olacağına ve düzelteceklerine inanıyoruz.”

Oyunun dağıtıcı firma yetkilileri, yaptıkları açıklamada, Ramazan ayında satışların arttığını belirtirken, oyunun tüm oyuncakçılarda ve bazı marketlerde bulunabileceğine işaret etti.


Rektör Aras'ın uyardığı gün; İlköğretim gezisinde türbanlı öğrenci

Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nusret Aras üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasının liselerde de benzer talepleri getireceğini söylediği gün, Milli Eğitim Bakanlığı'ndaki törende türbanlı ilköğretim öğrencileri ortaya çıktı.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın Cumhuriyet Eğitimleri çerçevesinde Doğu ve Güneydoğu Bölgeleri'nden Çanakkale'ye gönderdiği bin 120 öğrenciden ikisi türbanlıydı. Türbanlı iki kız öğrenci Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in de bulunduğu törende yer aldı. Hatta Çelik, türbanlı kız öğrencilerle birlikte fotoğraf da çektirdi.

Liseli de türban ister

Üniversiteler kapılarını türban tartışmasıyla açtı. Prof.Aras'ın gündeminde de "türban" vardı

Yeni kurulan üniversite rektörleri tartışmaya girmezken, eski üniversitelerin rektörlerinin ana gündem maddesi türbandı.

Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Nusret Aras, “Üniversitelerde türbanlı eğitim alan öğrenciler, türbansızlara baskı yapabilecekleri gibi türbanlı olmayan hizmet veren öğretim elemanları ve çalışanların da türbanlı olmalarını isteyebilirler” dedi. Aras, şöyle konuştu: “Öncelikle lise son sınıfta bulunan kız öğrenciler ile üniversitede bulunan kız öğrenciler arasında erginlik açısından önemli bir fark yoktur. Bu takdirde, kolayca sonraki aşamada ’liselerde bulunan kız öğrenciler de isterlerse başlarını örtebilir’talepleri gelebilir. Ayrıca diğer bir şekilde ’eğitimin ana-babanın inançlarına uygun şekilde yapılması hakkı’da ilköğretim ve ortaöğretim kurumlarında türbanlı öğrencilerin bulunmasını da ortaya çıkarabilir.” Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Enver Duran ise yeni akademik yıl konuşmasında “Bu aziz şehitler, vatanı bölelim, Avrupa Birliği yolunda ana dilimizi kaybedelim, demokrasi ve laik cumhuriyetten vazgeçelim diye mi canlarını ortaya koydular” ifadesini kullandı. Yıldız Teknik Üniversitesi’nin açılışında konuşan Rektör Prof. Dr. Durul Ören de, demokratik, laik ve hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ni muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak için çalışmaya devam edeceklerini belirtti.

24 Eylül 2007 Pazartesi

K.K.Komutanı İİlker Başbuğ'dan sert mesajlar

Kara Harp Okulu'nun 2007-2008 Eğitim-Öğretim yılının açılış dersini Kara Kuvvetleri Komutanı Org. İlker Başbuğ verdi. Başbuğ Anayasa'ya yönelik tehditleri anlattığı konuşmasında ulus devlet üniter ve laik yapıyla ilgili konulara değindi ve terör örgütüyle ilgili ABD’ye sert mesajlar gönderdi.

İşte konuşmadan satırbaşları:

ABD SADECE SÖZ ÜRETİYOR

- Türkiye 1984'ten beri terörle adeta tek başına mücadele ediyor. Bu mücadelede yalnız bırakıldık. Bu mücadelede artık söz değil eylem bekliyoruz. Türkiye'nin Irak'la ilgili kaygı ve sorunları Türkiye-ABD ilişkilerini etkilemektedir. ABD zamanın söz söyleme değil eylem zamanı olduğunu görmelidir. Türkiye'nin desteğini almayan bir çözüm Irak için kalıcı bir çözüm olmayacağını ve Kuzey'deki bölücü terör örgütünün varlığının Türkiye için hayati bir tehdit oluşturduğunu, zamanın söz söyleme değil eylem zamanı olduğu anlamalı ve görmelidir.

DTP’YE SERT ELEŞTİRİ

- Türkiye'de bir kısım insanlar terörün yok edilmesi güvenlik alanındaki mücadele ile olmaz başka alanlarda tedbirler alınması ve çözümler üretilmesi gerekmektedir diye düşünmektedir. ilk bakışta doğru olarak düşünülecek bu yaklaşım aslında yanlış ve eksiktir. Elbette terörün yok edilmesi yalnız güvenlik alanındaki mücadele ile olmaz. Ekonomik sosyo-kültürel ve psikolojik harekat alanında paralel ve eşzamanlı olarak hareket edilmelidir. Ancak burada kastedilen güvenlik alanında mücadele etmeyelim diğer üç alanda mücadele edelim ise bu zaten bölücü terör örgütünün savunduğu yaklaşımın ta kendisidir.

KUZEY IRAK’TAKİ KÜRTLER TARİHİ GÜÇ KAZANDI

- Irak'ın kuzeyindeki oluşum ve gelişmelerin bu bölgedeki Kürtlere tarihte hiç olmadığı kadar siyasal, hukuki, askeri ve psikolojik güç kazandırdığı da diğer bir gerçektir. Ayrıca bu durumun vatandaşlarımızın bir kısmı üzerinde aidiyet modeli yaratabileceğine de dikkat edilmelidir.

ATATÜRK DEVRİMLERİ HATIRLATTI

- Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşu ve gelişimi bir devrimdir. Atatürk'ün gerçekleştirdiği bu devrimini ana hedefi bir ulus devletin Türk devletinin yaratılmasıdır. Atatürk'ün ulus devlet anlayışı dinsel ve etnik temellere bağlı değildir ve bağlanmaya da çalışılmamalıdır.

ULUS DEVLET VURGUSU

- Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi, Türkiye devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün korunmasını hedeflemiştir. Bu kuruluş felsefesinin temel unsurlarını ise ulus devlet, üniter devlet ve laik devlet oluşturmuştur.

22 Eylül 2007 Cumartesi

Mahalle baskısına örnek...

FATİH'teki Greens Alışveriş Merkezi'ndeki alkollü içki reyonlarının önü ramazan ayı nedeniyle beyaz kağıtlarla kapatıldı. İsteyen müşterilerin kağıtları kaldırarak içki alabildikleri alışveriş merkezinin yetkilileri önceki ramazan aylarında içki satışı yapılmadığını, fakat bu yıl böyle bir uygulama başlattıklarını söylediler. Bu yıl reyonların önlerinin ramazan nedeniyle kapatılmasına rağmen isteyen müşterilere satış yapıldığını belirten bir yetkili, "Diğer şubelerde de bu uygulama yapılıyor. Her ramazanda reyonların önünü kapatıyoruz" dedi.

21 Eylül 2007 Cuma

TÜSİAD'dan hükümete laiklik uyarısı

Son günlerde hükümete yönelik eleştiri dozunu artıran TÜSİAD, Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek'in katıldığı Yüksek İstişare Konseyi toplantısında da yeni Anayasa hazırlıklarına ilişkin eleştirilerini sürdürdü.

TÜSİAD YİK Başkanı Mustafa Koç, yeni bir anayasa çalışmasının ayrışma ve kutuplaşmayı artırmasının düşünülemeyeceğini belirterek, “Yeni laik tanımları peşinden koşmak yerine Türkiye'nin batı normlarında ifade özgürlüğünün önünü açan bir siyasal rejime, gelişmiş bir demokratik işleyişe kavuşmasına odaklanmak daha doğru olacaktır” dedi.

Yönetim Kurulu Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ da Anayasa tartışmalarında laiklik konusunun ön plana çıkmasının görev başında olan bazı hükümet üyelerinin, parti mensuplarının ve yerel yöneticilerinin geçmiş dönemdeki eylem ve söylemlerinden kaynaklandığını ifade etti. Yalçındağ, “Hükümet toplumunu bu konudaki endişelerini gidermede yeterine somut ve ikna edici olamazsa, Anayasa tartışmaları kaçınılmaz olarak tek bir noktaya kilitlenecek ve 21. yüzyıla yakışan özgür, demokratik ve atılımcı bir Anayasa'nın diğer unsurlarını tartışılması imkansız hale gelecektir” diye konuştu.

Zana: Öcalan terör örgütü lideri değil

Leyla Zana savcılığa verdiği ifadesinde Abdullah Öcalan'ın Kürt halkının liderlerinden biri olduğunu ileri sürerek, “Öcalan'ı terör örgütü lideri olarak görmüyorum” dedi.

Seçimler öncesi DTP Milletvekillerinin desteklenmesi için Diyarbakır, Adıyaman ve Iğdır'da yapılan mitinglerde, Türkçe- Kürtçe konuşan, konuşmalarında terör örgütünün propagandasını yaptığı gerekçesiyle hakkında 3 ayrı soruşturma açılan DEP eski Milletvekili Leyla Zana, dün akşam saatlerinde Avukatları ile Diyarbakır'da Cumhuriyet Başsavcılığına giderek ifade verdi.

Bu ifademde amacım toplumların bölünmesi değildir. Amacım toplumların kendisini özgürce ifade edebilme, yerinde kendisini yönetme ve özgürce yaşayabilmesidir. Benim herhangi bir suç işleme kastım yoktur. Ben sadece düşüncelerimi, geleceğe olan umutlarımı ve ön görülerimi toplum ile paylaştım.

 

19 Eylül 2007 Çarşamba

Türban siyasi simge değil!..

AKP yönetimi, Anayasa taslağında türbana serbestlik getirilmesine karar verdi. Başbakan Erdoğan taslağın son şekliyle ilgili bir açıklama yaptı. Eleştirilere ise ağır yanıtlar verdi. İşte Erdoğan'ın açıklamaları:

SİYASİ SİMGE DEĞİL

SORU: Siz türbana serbestlik getiren maddeyi destekliyor musunuz

Elbette daha önce defalarca söyledik. Başörtüsüne siyasi simge diyorsunuz. O zaman bir partinin simgesi olmalıdır. Bir siyasi partinin simgesi değil ki. Sadece AKP değil ki diğerlerinde de var. Zaten türban lafını da kabul etmiyorum. Onun adı başörtüsüdür. Türban simgeymiş falan. Dert bu değil ki dert başka bana bunu söyletmeyin şimdi.

REKTÖRLER DURUMDAN VAZİFE ÇIKARIYOR

SORU: Kılık kıyafetle ilgili düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olacağını söylediler ve AİHM kararıyla ilgili ne düşünüyorsunuz.

- Rektörler bir araya geldi. Anayasa yapma görevi rektörlerin ise o zaman TBMM’nin hiç anlamı yok. Herkes işine baksın. Eğer yasama görevini kendilerinde görürlerse o zaman orada duracaklar. Durumdan vazife çıkarmaya kalkmasınlar. Herkese nerede duracağını bilmeli. Asıl ülkeyi germek budur. Sizin elinizde ne var. Elinizde bir şey olmadan konuşursanız kusura bakmayın kabul edemeyiz.


 

Avrupa Parlementosu: Başörtüsü bir siyasi simge...

Avrupa Parlamentosu'nda düzenlenen Avrupa'da Şeriat başlıklı toplantıda Türkiye'deki gelişmeler tartışıldı. İşte ayrıntılar... Avrupa Birliği-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkan Yardımcısı Renate Sommer, "Türkiye'de karşı karşıya olduğumuz siyasal İslam. Başörtüsü bir siyasi simge" dedi ve AK Parti'nin yeniden hükümet kurmasını ve "İslamcı" olarak nitelendirdiği Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı seçilmesini kaygı ile izlediklerini söyledi.
 
'ÖZGÜRLÜKLER BUDANIYOR'                                                                       
                                                                                              
Sommer, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın şüphe uyandıran politikalarına örnek olarak AK Partili belediyelerin içki yasağı getirmek istemesini ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşınan türban davalarını gösterdi. Alman parlamenter, "Özgürlükler adım adım, yavaş yavaş ( SALAM DİLİMİ POLİTİKASI) budanıyor" 
diye konuştu.                                                                                 
                                                                                              
BAŞÖRTÜSÜ SORUNU                                                                              
                                                                                              
Yeni Anayasa tartışmalarına da değinen Sommer, "Eğer yeni bir düzenleme ile genç kızların başörtüsü ile üniversitelere gitmesinin önü açılırsa başörtüsü takmayanların sosyal baskı ile karşılaşacağından endişeliyiz" dedi. Sommer, dini inançların kamusal alanda bir baskı unsuru haline getirilmemesi için            
Türkiye'deki süreci yakından takip edeceklerini de kaydetti. 

Erdoğan: Türban yasağına son verilmeli

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Financial Times gazetesi ile yaptığı söyleşide türban sorununun çözülmesi gerektiğini belirterek Erdoğan “Yüksek öğrenim hakkı, bir kızın giydiklerinden dolayı kısıtlanamaz. Batılı toplumlarda böyle bir sorun yok ancak Türkiye’de bir sorun var ve siyaset yapanların ilk görevinin bu sorunu çözmek olduğuna inanıyorum” şeklinde konuştu.

Sezer'den dönen atamalar Gül'den tek tek geçiyor

10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in kararnamelerini imzalamaması nedeniyle vekaleten görev yürüten bürokratların asaleten atanması süreci başladı.

18 Eylül 2007 Salı

Rektörler harekete geçiyor

Anayasa değişikliği ile yükseköğretim kurumlarında türbanın serbest bırakılma önerisi rektörleri harekete geçirdi.

Rektörler, yeni Anayasa'da üniversitelerde türbana serbestlik verilmesi halinde AİHM'e gidecekler.

Rektörler Komitesi, 19 Eylül Çarşamba günü YÖK Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Teziç başkanlığında olağanüstü toplanacak. Komite, YÖK binasında yapacağı toplantıda, Anayasa değişikliği paketini ele alacak. Türban'ın üniversitelerde serbest bırakılması halinde Rektörler Avrrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gideceklerinin işaretini verdi.

17 Eylül 2007 Pazartesi

İnkilap tarihinden Nutuk'u çıkardılar

Yeni eğitim öğretim yılında, İlköğretim 8’inci sınıflarda okutulacak Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük kitabında, Mustafa Kemal Atatürk’ün 10’ncu Yıl Nutku’nun yer almadığı ortaya çıktı.
 
Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Balıkesir Şube Başkanı Mürüvvet Keleş, 8’nci sınıflarda, geçen yıl Ökkeş Kurt’un yazdığı, Yeni Çizgi Yayınları’nın bastığı Türkiye Cumhuriyeti İnkilap Tarihi ve Atatürkçülük kitabının okutulduğunu, bu yıl ise Yrd. Doç. Dr. Nuri Yavuz’un, Prizma Yayıncılık tarafından basılan aynı adı taşıyan kitabının dağıtıldığını söyledi. Konu başlıkları ve bölümleri başta olmak üzere iki kitabın hemen hemen aynı olduğunu, ancak sadece 5’inci bölümde ’Türk İnkılabı’ başlıklı kısımdaki okuma metninde yer alan Nutuk’un çıkartıldığını söyleyen Keleş, "Aynı olayı 2004 yılında da yaşamıştık. Tepkiler üzerine, Nutuk 2005’teki kitaba konulmuştu" diye konuştu.

13 Eylül 2007 Perşembe

Profesörler içine sindiremedi

İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Parlak, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. İrfan Papila, Prof. Dr. Şafak Ünal ve Prof. Dr. Erhan Güzel ile rektörlük binasında basın toplantısı düzenledi. Toplantının gündemi sivil anayasaydı.

*Bu anayasanın Türk ulusunu geleceğe taşıyabilmesi, Atatürk ilkelerini, laikliği, cumhuriyet kazanımlarını tartışmasız bir şekilde temele alması ile sağlanabilir. Çünkü bu değerler, Türk ulusunun tarihi milli ve manevi değerleri ile birlikte çağdaş Türkiye'nin vazgeçilmez unsurlarıdır, geleceğimizin teminatıdır.

*Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesinin, milli birlik ve bütünlüğümüzün teminatı olduğu hiçbir şekilde gözden uzak tutulamaz. Bu yüzden de Türk ulusuna ait tüm değerler bu Anayasa içinde mutlaka korunmalıdır.

*Bu hedeflerden sapmak, ülkemizin geleceği için son derece tehlikeli olacaktır. Böyle bir tehlikeye tüm gücümüzle ve hiç tereddüt etmeden karşı çıkacağımızı kamuoyuna saygı ile duyururuz.''

Daha sonra basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Parlak, anayasaların siyasiler tarafından yapılmaması gerektiğini ifade ederek, ''Ben doğrusu bu sivil anayasayı hiç içime sindiremiyorum. Anayasa mutlaka yansız ve bilimselliği dayanan, geniş kapsamlı bilim adamları tarafından yapılmalı. Siyasetin dışında olmalı, siyasi bir tandansa yandaş olmamalı'' dedi.

Kanadoğlu'ndan müthiş bir iddia daha

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Türkiye'yi seçime götüren 367 tartışmasını ortaya atan Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, şimdi de Meclis'in yeni anayasa yapamayacağını söyledi.
 
Kanadoğlu, TBMM'nin yeni bir anayasa yapma hak ve yetkisine sahip olmadığını, yeni anayasaların sadece bu konu için seçilmiş kurucu meclisler tarafından yapılabileceğini söyledi. Kanadoğlu, "Sonradan yapılacak halkoylaması da bu sonuca meşruiyet kazandıramaz" dedi.

Yeni tartışmada anayasa hukukçuları Kanadoğlu'na hak verdi.

11 Eylül 2007 Salı

Yeni Anayasa'da askere ince ayar

Yeni sivil Anayasa taslağında, Genelkurmay Başkanı’nı bizzat hükümetin atamasının önü açılıyor, Cumhurbaşkanı adına Başkomutanlık yetkisi elinden alınıyor. Ayrıca, "Genelkurmay Başkanı, Başbakan’a karşı sorumludur" hükmü yer alıyor.

SİVİL Anayasa taslağında, Genelkurmay Başkanı’nın, Bakanlar Kurulu’nun teklifi üzerine Cumhurbaşkanı’nca atanacağı düzenlemesi de çıkarıldı. Böylece, Hükümet’e, Genelkurmay başkanını atama yolu açıldı. Genelkurmay Başkanı’nın Başkomutanlık görevini Cumhurbaşkanlığı namına yerine getireceği düzenlemesi de kaldırıldı. Genelkurmay Başkanı’nın "görev ve yetkilerinden dolayı" Başbakana karşı sorumlu olduğu belirtildi.

9 Eylül 2007 Pazar

Kardeşlerime terörist diyemem

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 60. Hükümet programı görüşmeleri sırasında Meclis kürsüsünden Demokratik Toplum Partisi'ne yaptığı "PKK'ya terör örgütü deyin" çağrısına DTP'den yanıt geldi.DTP İstanbul Milletvekili Sabahat Tuncel, "Kimse bizden kardeşlerimizi terörist ilan etmemizi beklemesin. Hiçbir Kürt bunu demez" diye konuştu.

8 Eylül 2007 Cumartesi

Atatürk posterlerini kaldıran vali müsteşarlığa atandı

Başbakanlık Müsteşarlığına Diyarbakır Valisi Efgan Ala atandı. Ala’nın Başbakanlık Müsteşarlığı’na atanmasına ilişkin kararname Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylandı ve bugünkü Resmi Gazete’de yayınlandı. 2004'te Diyarbakır'a atanan Efkan Ala, Diyarbakır'da görev yaptığı süre boyunca tartışmalara neden oldu. "Diyarbakır için OHAL çözüm değil, rotamız AB'dir" sözleriyle dikkat çeken Ala'ya tepkiler, 29 Ekim 2005'teki Cumhuriyet Bayramı törenleri sırasında Atatürk posterlerini toplatmasıyla doruğa ulaştı.

4 Eylül 2007 Salı

DTP'li başkandan teröriste şehit muamelesi

SİİRT'te güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmada öldürülen 2 PKK'lı teröristin cenazelerinin ailesine verilmemesine tepki gösteren DTP'li bir grup, Şanlıurfa'da gösteri yaptı. DTP Şanlıurfa İl Başkanı Mustafa Demir, ‘şehit' olarak nitelendirdiği teröristlerin cenazeleri için bundan sonra gıyaplarında tören düzenleyeceklerini söyledi.

Komutanlar Köşk resepsiyonuna katılmıyor

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yarın (05/09/2007) devletin zirvesine vereceği resepsiyona TSK’nın komuta kademesi katılmıyor.

3 Eylül 2007 Pazartesi

Osman Baydemir çizmeyi aştı !

Erdoğan savaş açıyorsa buradayım


AKP Hükümeti’nin 4.5 yılda Diyarbakır’da hiçbir projelerini desteklemediğini belirten Belediye Başkanı Osman Baydemir,

"Başbakan Diyarbakır’a savaş ilan ediyorsa ’hodri meydan’ diyorum. Biz buradayız, savaştan kaçmayız" dedi.

"Diyarbakır bir kaledir. Düşürmek istiyorlarsa buyrun gelsinler. Bu kale düşmeyecektir. Niceleri gelip düşürmek istedi. Ancak, bu kale dimdik ayaktadır."


Gül, Sezer'in köşk ambargosunu kaldırdı.

Bu durumda türbanlı türbansız tüm AKP milletvekilleri ve DTP milletvekilleri, Orhan Pamuk, eskiden köşke davet edilmeyen tüm medya mensupları köşkteki resepsiyona katılacak.