29 Kasım 2007 Perşembe

Öğrencilerine Atatürk tişörtü giydirdi, maaş kesme cezası aldı

ISPARTA IYAŞ Selçuklu İlköğretim Okulu beden eğitimi öğretmeni 52 yaşındaki Halil İbrahim Özçimen hakkında, 13 Mayıs'ta İzmir'de yapılan Cumhuriyet Mitingi'ne katıldığı ve 19 Mayıs törenlerinde öğrencilerine ön yüzünde Atatürk portresi, arka yüzünde `Cumhuriyete Sahip Çık' yazılı tişört giydirdiği gerekçesiyle soruşturma açıldı. Savunmasında, "Atatürk'ün bütün ilkelerine, Cumhuriyete, laikliğe ve bu ülkenin bütünlüğüne karşı yapılmış tüm saldırılarda buna benzer tepkiler vermeye devam edeceğim" diyen öğretmene, 30'da 1 oranında maaş kesme cezası verildi.
 
Isparta Merkez'deki IYAŞ Selçuklu İlköğretim Okulu'nda görev yapan 27 yıllık beden eğitimi öğretmeni Halil İbrahim Özçimen, 13 Mayıs'ta İzmir'de çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından düzenlenen Cumhuriyet Mitingi'ne katıldı. Ardından 19 Mayıs törenlerinde de öğrencilerine ön yüzünde Atatürk portresi, arka yüzünde de `Cumhuriyete Sahip Çık' yazılı tişört giydirdi. Bu davranışları nedeniyle öğretmen Özçimen hakkında İl Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından 5 Ekim'de soruşturma açıldı ve savunması istendi.
 
 
`TEPKİLERİM DEVAM EDECEK'
 
Öğretmen Özçimen, 30 Ekim'de verdiği yazılı savunmasında, Mitinge mesai saati dışındaki bir günde, devlet memuru olarak değil, Cumhuriyetin bütün değerlerine sahip çıkmak isteyen bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak katıldığını belirtti. Sözkonusu mitinglere kendisi gibi binlerce kamu çalışanın katıldığını vurgulayan Özçimen, "Bu mitinglere katılmaktan büyük onur duydum. Bir vatandaş olarak Anayasa'nın bana vermiş olduğu kişisel haklarımdan yararlanarak tepkimi koydum, koymaya da devam edeceğim. Atatürk'ün bütün ilkelerine, Cumhuriyete, laikliğe ve ülkenin bütünlüğüne karşı yapılan tüm saldırılarda buna benzer tepkiler vermeye devam edeceğim" dedi.
 
`TİŞÖRTLERİ GURURLA GİYDİRDİM'
 
İzmir'deki mitingden getirdiği ön yüzünde Atatürk portresi, arka yüzünde de `Cumhuriyete Sahip Çık' yazılı 12 tişörtü de öğrencilerine büyük bir gurur ve içtenlikle 19 Mayıs törenlerinde giydirdiğini kaydeden Özçimen savunmasında şöyle devam etti:
 
"Ben bir Atatürkçüyüm, Cumhuriyet çocuğuyum ve Anayasamızın bana vermiş olduğu; Cumhuriyeti, Atatürkçülüğü öğrencilere öğretme tavrını 19 Mayıs'ta gerçekleştirmiş oldum. Eğer Cumhuriyetçiliği, laikliği, Atatürkçülüğü çocuklarımıza öğretmek bir suçsa, Milli Eğitim Bakanlığı'nın yıllık planlarında Atatürk, Cumhuriyet ve ilkeleri hakkında bilgilendirme yapmamız gerektiği konusu neden müfredatta yer almaktadır? Asıl suçlu olan bu ilkelere sahip çıkmayanlardır. Asıl suç işleyenler bu ilkelere sahip çıkanları suçlu olarak yargılayanlardır. Hayatımın her alanında olduğu gibi şimdi de, yarın da Atatürk'ün izinde yürüyeceğim. Bu soruşturmadan dolayı gelecek cezayı dosyamda onurla taşıyacağım."
 
Bu savunmanın ardından, Isparta İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nce, öğretmen Özçimen hakkında, suçu sabit bulunarak 30'da 1 oranında (40 YTL) aylıktan kesme cezası uygulandı. Karar, 26 Kasım'da Özçimen'e tebliğ edildi.
 
`İRTACININ BELGESİ'
 
Öğretmenin bağlı bulunduğu sendika olan Eğitim- Sen ise karara tepki gösterdi. Eğitim- Sen Isparta Şube Başkanı Zühtü Altıntaş, İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün kentteki tarikat yurtlarını denetlemeyip, irticai kadrolaşma peşinde koştuğunu ve Atatürkçü öğretmenlere de savaş açtığını öne sürdü. Altıntaş, "Laiklik, Cumhuriyet ve Atatürkçülük vurgusu olan tişörtlerde Milli Eğitim Müdürü'nü rahatsız eden şey nedir? Bu ceza Türkiye'de irticai örgütlenmenin resmi belgesidir. İl Milli Eğitim Müdürü istifa etmelidir. Bu utanç verici, gayriahlaki, ciddiyetsiz cezayı verenler, eğer istifa etmiyorlarsa derhal görevden alınmalıdır. Sendika olarak her türlü yasal girişimde bulunacağız" diye konuştu.
 
`YÖNETMELİK UYGULANMIŞTIR'
 
İl Milli Eğitim Müdürü Tacettin Yılmaz ise sendikanın iddialarına ilişkin şunları söyledi:
 
"Sendikacılar politik davranıyor, yanlış yapıyorlar, çok ayıp etmişler. Soruşturma hakkında çok detaylı bilgim yok, konuyu çok iyi hatırlamıyorum. Okul müdürü teklif etmiştir, müfettişlerimiz de gerekli incelemeyi yapmıştır. Bizim tek isteğimiz yönetmeliğin uygulanması, birlik ve beraberliğin sağlanmasıdır. Öğrencilerimizi hiç kimse falancı ya da filancı yapamaz. Öğrencilerimizin hepsi Atatürkçü, Cumhuriyetçi ve milliyetçidir."

27 Kasım 2007 Salı

Ortaçağa Yolculuk...

Bekir Coşkun

DÜN bir bayan okurumdan ilginç bir e-posta aldım.


Okurumun adını bende saklı tutarak ve kimi bölümlerini kısaltarak aktarıyorum:

"Ben bir şirkette çalışıyorum. Cuma günü kardeşimle öğlen tatilinde yemeğe çıktık. Biz çoğu zaman Ümraniye'ye gideriz. Yine öyle yaptık. Ümraniye'de 'cuma' olması sebebiyle yine birçok işyeri kapalıydı.

Ender açık yerlerden (.....) mağazasına girdik. Mağazanın sahibi, kapalı bir bayanla münakaşa ediyordu.

İlk bakışta bunu anlayamadık.

Sonra (.....)nın sahibinin yüksek sesi dikkatimizi çekti.

Kapalı kadın, bugünün cuma olduğunu söylüyor, ısrarla mağazanın kapatılmasını istiyordu.

(......) sahibi 'Burasının İran olmadığını' tekrarlıyordu.

Kapalı kadın sinirlenip gitti.

Ama (.....)nın sahibi bir önceki sefer o kadının erkekler ile geldiğini ve mağazayı yıkacaklarını söyleyip gittiklerini bize anlattı.

Çok korkmuştu..."

*

Okurumun notu böyle.

Başta İstanbul'un kimi semtleri olmak üzere birçok tutucu kentte cuma günleri işyerlerinin, çarşıların, mağazaların tarikatların baskısıyla kapatıldığını biliyoruz.

Kimi esnaf isteyerek...

Kimisi tehdit ile...

İşte tam bu sırada, yani dün eski TBMM Başkanı, AKP'nin en öndeki üç isminden birisi Bülent Arınç, Meclis'in "cuma günleri" tatil olmasını istedi, biliyorsunuz.

*

Devletin tepesindeki koltuklar el değiştirip de karşı devrim Türkiye'yi ele geçirdikten sonra işte böyle oldu.

Taban dalgası yükseldi...

Sertleşti...

Artık dinciler daha cesur, daha iddialı, daha sabırsız, daha yırtıcı, daha hırçınlar.

Bu yüzdendir; Bülent Arınç'ın "cuma tatili" istemesiyle, tutucu semtlerde yobazların açık işyerlerini, korku salarak ve tehditle kapatmaları birbirine denk geliyor.

Ve ortaçağa yolculuk sürüyor

Hadi Türkiye...

Ortaçağa doğru...

Yuvarlana yuvarlana...

26 Kasım 2007 Pazartesi

"Siz Kral Değilsiniz!.."

Vakit gazetesinde yayınlanan bulmacanın cevabındaki şifreli sözcük şok yarattı!

Yaptığı birçok haberle “tartışma konusu” olan ve en son Danıştay üyelerine yapılan saldırıda “hedef gösterdiği” iddia edilen Anadolu’da Vakit gazetesi, bugün yayınladığı sayısındaki bulmacayla dikkat çekti.

Bulmacada, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ ve Emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu’nun fotoğraflarına yer verdi. Gazetenin 14. sayfasında yer alan bulmacanın soruları yanıtlandığında şifre sözcük olarak “Siz Kral Değilsiniz” kelimesinin çıkması bulmacayı çözenleri şaşırttı.

Bulmacada, soldan sağa 2. soru olarak “Genelkurmay Başkanı” ve 4.soruda Kara Kuvvetleri Komutanı, 23. soruda “Emekli Tümgeneral” soruları soruldu. Soruların yanıtlanması için verilen fotoğraflarda ise Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ ve emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu’nun üniformalı fotoğraflarına yer verildi.

Gazetenin 14. sayfasında, Editör Fatih Uğurlu tarafından hazırlanan, aralarında “cahiliye döneminden putlar, ormanların en iri hayvanı, küfürde olan, gayrımeşru ilişki” gibi sorularında bulunduğu bulmacada 17 kelimelik şifre sözcükten “Siz Kral Değilsiniz” cümlesi çıktı. Gazete daha önce, Danıştay saldırganı Alparslan Aslan'ın "Danıştay saldırısını planlarken Danıştay 2. üyelerinin fotoğraflarını Anadolu'da Vakit gazetesinin manşetinde gördüm." açıklamasıyla gündeme gelerek, tartışma yaratmıştı. (Vatan)

Kocaeli M.E.M.'den Olay yaratacak kitapçık

 
Durmak yok, “dinci” kadroların “dinciliği” yaygınlaştırma çalışmalarını teşhir etmeye tam gaz devam!

Mustafa Mutlu'nun yazısı için tıklayın...

22 Kasım 2007 Perşembe

"Kargocu Kiz" DTP'de Yonetici

Dava tutanaklarına "kargocu kız" olarak geçen ve Bahriye Üçok'a gönderilen bombalı paketi kargo şirketinde teslim alan ve dava aşamasında sanıkları teşhis ettikten sonra ortadan kaybolan Gülay Çalap, 8 Kasım'da yapılan DTP kongresinde önce Parti Meclisi üyeliğine ardından Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.

MUMCU DİKKAT ÇEKMİŞTİ

Ankara Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Bahriye Üçok 6 Ekim 1990'da evine gönderilen bombalı paketin patlaması sonucu yaşamını yitirmişti. Özellikle türbana karşı görüşleriyle radikal gruplardan tehdit alan Üçok'un öldürülmesi o tarihlerde toplumda büyük infiale yol açmıştı.

Üçok gibi bombalı saldırı sonucu yaşamını yitiren Uğur Mumcu, uzun süre faillerin bulunmasına yönelik yazılar kaleme aldı. Mumcu'nun yazılarında dikkat çektiği isimlerden biri de Çalap olmuştu. (Sabah)

20 Kasım 2007 Salı

İste meshur demokratlar : ALMANYA

İstanbul'da gidin IKEA'ya, bırakın kapılarındaki boy boy İsveç bayraklarını adamlar içerde sattıkları köftelere bile kürdanla bayraklarını saplıyorlar. Yine gidin tamamını sattığımız ya da yabancı ortak aldığımız alışveriş merkezlerine, satın alan ülkelerin bayrakları girişlerde ve direklerde dalgalanıyor. Bize demokrasi dersleri verenler bunlar... 

Balkonuna bayrak asan Türk’e ceza

,
Almanya’da kendi mülkü olan evinde yaşayan Nihat Kesici aynı suçu bir daha işlerse 6 aydan 2 yıla kadar hapisle cezalandırılacak.

 

Almanya’da mülkiyeti kendisine ait olan evinin balkonuna Türk bayrağı asan Nihat Kesici, para cezasına çarptırıldı. 35 yıldan beri Almanya’da yaşayan Denizli’li Nihat Kesici’nin Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla evinin balkonuna astığı Türk bayrağı yüzünden başı derde girdi. Ev bürosu tarafından mahkemeye verilen ve 500 euro para cezasına çarptırılan Kesici, balkona yeniden bayrak asarsa 250 bin euro ceza ödeyecek, ya da 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasına çarptırılacak.


Bayramı çok gördüler


Olaya anlam veremeyen Kesici, “Biz bütün ülkelerin bayrağına saygılıyız. Milli bayramımızda bayrağımı balkonuma asmam neden birilerini rahatsız etti anlayamadım.  Bu muameleyi görmemin hiçbir izahı yok. Konuyla ilgili olarak hukuki süreç başlattım. Bu yöntemlerle bayrak sevgimizi azaltamazlar. Ev bürosundan görevli olarak gelen kişiler, ’Politik sebeplerden dolayı Türk bayrağını astınız. Kürtler görürse eve saldırabilir, bundan dolayı da çevreye zarar verme durumu ve tatsız olaylar çıkabilir’ dediler” diye konuştu. Ev bürosunun kendilerini 24 Ekim 2007 günü telefonla uyardığını söyleyen Kesici, “Ev bürosundan beni arayarak, bayrak asmam dolayısıyla çevreden şikayetler geldiğini ve Türk bayrağını kaldırmamızı söylediler. Kendisine bayrağın bir hafta boyunca balkonda kalacağını ve kimseye de zararının olmadığını söyledim. 29 Ekim’in Cumhuriyet Bayramı olduğunu da belirttim. Hatta bayrağı evimin içerisine asmamı bile yasakladılar” diye konuştu. Kesici, “Bizden istenen 500 euroyu ödememek için hakkımızı sonuna kadar savunmaya kararlıyız. Biz Türkler, herkesin bayrağına saygılıyız, aynı saygıyı başkaları da bizim bayrağımıza göstersin. Bundan sonra gördükleri Türk bayrağını indirsinler diye bütün Türkler’i mahkemeye mi verecekler?” dedi.

19 Kasım 2007 Pazartesi

IRAK'TA MAHALLE BASKISIYLA BASLAYAN RADIKAL DINCILIGIN VARDIGI NOKTA !!!

Irak’ta radikal dinci gruplar son bir ayda başı açık ve makyaj yapan 42 kadını öldürdü. Polis korktuğundan olayları soruşturmuyor

Irak’ta Basra kentinin emniyet müdürü Tümgeneral Abdülcelil Halaf, İngiliz yayın kuruluşu BBC’ye yaptığı açıklamada, bölgede radikal dinci grupların, kadınlara karşı sistematik bir şiddet kampanyası başlattığını açıkladı.

Tümgeneral Halaf, başı açık ya da makyaj yapan kadınların saldırılara hedef olduğunu söyledi ve bazı kadınların, sırf haklarındaki bazı dedikodular ve yayılan haberler yüzünden öldürüldüklerini de belirtti.

Elinde Temmuz ve Eylül ayları arasında öldürülen kadınlarla ilgili 42 dosya olduğunu ifade eden emniyet müdürüne göre, polis genelde korktuğundan bu olayları soruşturmuyor, öldürülen kadınların akrabaları da aynı gerekçeyle olayları polis bildirmekten hatta cesetleri almaktan bile çekiniyor.

Halaf, “Kadınları öldürüyorlar ve yaptıkları şeyleri haklı göstermek için, öldürdükleri kişilerin üzerine bir kağıt ya da uygunsuz kıyafetler koyuyorlar. Örneğin bir kadını altı yaşındaki oğluyla birlikte öldürdüler. Bunun tek gerekçesi, çocuğun anne ve babasının evlilik dışı bir ilişki yaşadıklarına yönelik söylentilerdi” diye konuştu.

Basra’da telefonla BBC’nin sorularını yanıtlayan ve adının açıklanmasını istemeyen bir kadın avukat, insanların, sık sık kamuya açık mekanlara asılan afişlerle tehdit edildiklerini açıkladı.

Avukat, “Duvarlarda ‘ya başını örter ya da öldürülürsün’ uyarıları var. Fotoğrafçıların camlarına da afişler asılıp dükkan sahiplerinin, gelinlik giymiş kadınların resimlerini sergilemeyi sürdürmeleri halinde öldürülecekleri belirtiliyor” dedi.

Kadınlara yönelik saldırıların, İngiliz güçlerinin Eylül ayında kent merkezinden havaalanına çekilmeleri öncesinde görüldüğünü de hatırlattı ve askerlerin, olayları önlemekten aciz olduklarına dikkat çekti.

Bölgedeki en büyük Şii gruplardan olan, din adamı Mukteda Es-Sadr’a bağlı Mehdi Ordusu’nun bir sözcüsü ise, üyelerinin zorla şeriat kurallarını kabul ettirmeye çalıştığına yönelik iddiaları yalanladı. Sözcü, diğer grupların bu yönde bir çaba içinde olduklarını ise yalanlamadı.

15 Kasım 2007 Perşembe

Meclis'te teröriste "Gerilla" dedi ve TSK'ya saldırdı

 

TBMM çatısı altında PKK ağzı ile konuşan DTP’li Hasip Kaplan daha da ileri giderek Türk Silahlı Kuvvetleri’ne dil uzattı. PKK’lı teröristlerden “gerilla” diye söz eden Kaplan, “Hiçbir demokraside asker bu kadar konuşmaz. Bir kışlaya siyaset ve ticaret girerse, o orduda ne birlik olur, ne dirlik” şeklinde ifadeler kullandı.


Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Dışişleri Bakanlığı’nın bütçe görüşmeleri sırasında hezeyanlarını ortaya koyan Kaplan büyük tepki topladı. AKP’li Zekai Özcan, DTP’li Kaplan’ı yeminine sadık kalmaya çağırdı. CHP’li Mustafa Özyürek ise ülkeyi silahla bölmek isteyenle mücadelenin ancak silahla yapılabileceğini vurguladı.

Meclis’te teröriste ‘gerilla’ dedi


Terör örgütü PKK’nın ağzı ile konuşan DTP’li Hasip Kaplan, “Salt 4-5 bin gerilla veya 10 bin gerilla veya isyancı veya terörist, adına ne derseniz deyin”ifadesini kullanınca, TBMM Bütçe Komisyonu’nda tartışma çıktı

 

TBMM’de konuşan DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, terör örgütü PKK’lı teröristlerden “Gerilla” diye söz etti. Kaplan’nın bu küstah sözlerine milletvekilleri tepki gösterdi.  Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Dışişleri Bakanlığı’nın 2008 bütçesi üzerindeki görüşmelerde söz alan DTP’li Kaplan, kin, nefret ve duygusallığa dayanan dış politikayla sorunların çözülemeyeceğini savundu. AB sürecinde yapılan reformların yavaşladığını, sorun olmaya devam eden TCK’nın 301. maddesinden kurtulunması gerektiğini ileri süren Kaplan, Türkiye’de sivil otorite zaafı olduğunu iddia etti.


TSK’ya saldırdı


Kaplan, egemenliğin halka devri isteniyorsa, asker ve polisin sivil otoritenin emri altında olması gerektiğini savunarak, “Hiçbir demokraside asker bu kadar konuşmaz. Bir kışlaya siyaset ve ticaret girerse, o orduda ne birlik olur, ne dirlik olur ne de hukuk devleti olur. Bunu ortaklaşa aşmak zorundayız” dedi. Irak Devlet Başkanı Celal Talabani’nin şimdi her yerde kabul gördüğünü, Irak yönetimin yüzünü Türkiye’ye döndüğünü iddia eden Kaplan, sağırlar diyaloğu oynandığını ileri sürdü.


Yanlış politika


Hasip Kaplan, şöyle konuştu: “Irakla ilgili artık stratejik bir plan ve projemizin olması konusunda bir zorunluluğumuz var. Bu aynı zamanda Kafkaslar, Balkanlar, Ortadoğu çerçevesinde su ve enerji politikamızın netleşmesini gerektiriyor. Eğer Türkiye, Kafkaslar’da ve Ortadoğu’da su, enerji politikası ve güvenliği beraber almadığı zaman, salt 4-5 bin gerilla veya 10 bin gerilla veya isyancı veya terörist, adına ne derseniz deyin ama bu çerçevede olayı görmeye çalıştığınız sürece yanlış bir politikaya sahip olursunuz.” Sürecin artık aktörü olmak istediklerini ifade eden DTP’li Kaplan, Meclisin, bu sürecin çözümüne katkı yapabileceğini dile getirdi.


Yemine sadık kal


AKP Ankara Milletvekili Mehmet Zekai Özcan, DTP’li Hasip Kaplan’a sözlerine tepki gösterek, “Meclis’te herkesin yeminine sadık kalması gerekir. Terör örgütü PKK ile arasındaki mesafeyi çok açık belirtmeyen, ’PKK bir terör örgütüdür’diyemeyen veya demeyenlerin, Meclis’te bir çözüm bulma arayışları inandırıcı olmaz”  dedi. AKP’li Özcan, barışcı çözümün ancak terör örgütünün silah bırakmasıyla olacağını ifade ederken, DTP’li Kaplan’ın, “Özal kadar yürekli olmak yeter” diye laf atması üzerine, Türkiye’nin bölünmesine, bir terör örgütü tarafından tehdit edilmesine müsaade etmelerinin mümkün olmayacağını kaydetti.


Ülkeyi bölme niyetleri


CHP İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek ise, Kaplan’ın “Mecliste bu konuyu çözelim” dediğini ifade ederek, “Ama kendisine göre siyasi hesaplarla, ülkeyi bölme hesaplarıyla eline silah alıp, bizim insanımızı şehit edenlerle ancak silahla başa çıkabilirsiniz” diye konuştu. CHP’li Özyürek’in, Türkiye’de ırk ve mezhebe göre ayrım yapılmadığını, ancak konuyu terör örgütünün, “Türkiye’de Türk-Kürt ayrımı yapılıyor” diye gündeme getirdiğini anlatırken, araya girerek laf atan DTP’li Kaplan, “Daha düne kadar Kürt yok... Bize kart-kurt diyordunuz” ifadesini kullandı.

14 Kasım 2007 Çarşamba

Başörtüsünü 'Heidi' kitabına soktular

Heidi, Alice Harikalar Diyarı'nda gibi ünlü çocuk klasikleri velileri isyan ettiriyor.
 
Heidi’de Klara’nın büyükannesi türbanlı resmedilirken, Alice Harikalar Diyarı’nda sanki Türkçe’yi yanlış öğretmek için yazılmış
 
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okullara tavsiye edilen ancak denetlenmeyen “100 temel eser” aileler için kabusa döndü. Aralarında Heidi, Alice Harikalar Diyarı’nda gibi ünlü çocuk klasiklerinin bulunduğu kitaplardaki özensizlikler pes dedirtti. Karanfil Yayınları’ndan çıkan Heidi kitabında, Klara’nın büyükannesi Bayan Seseman’a türban takılırken; Martı Yayınları’ndan çıkan Alice Harikalar Diyarı’ndaki yazım hataları isyan ettirecek kadar vahim.
 
Johanna Spyri’nin ünlü Heidi kitabı Karanfil Yayınları tarafından üzerinde “MEB tavsiyeli - İlköğretim için 100 temel eser” damgası ile basıldı ve dağıtıldı. Ancak Heidi kitabında 59’uncu sayfada yer alan Klara’nın büyükannesi Bayan Seseman ve Heidi çizimleri, görenleri şoka soktu.
 
Çünkü tekerlekli iskemleye mahkum olan Klara’nın zengin bir İsviçreli olan büyükannesi Bayan Seseman tamamen başı kapalı, uzun bir elbise ile çizilmişti. Karanfil Yayınları’nın baskısında, Heidi’yi kimin resmettiği belirtilmedi.
 
Piyasada ‘Heidi’ adıyla yayımlanan kitaplarda birbirinden farklı şekilde çizilmiş çok sayıda Heidi bulunuyor. Bilgi Yayınevi’nin bastığı kitapta Klara’nın büyükannesi kitapta anlatılan modern görüntüsüyle resmedilirken, Karanfil Yayınları’nın Bayan Seseman’ı ile hiçbir ortak noktası bulunmuyor.
 
ALİCE TASHİH DİYARINDA
 
Çocuklar için Martı Yayıncılık tarafından basılan “Alice Harikalar Diyarı’nda”ki Türkçe hataları ise isyan ettirdi. Kitapta “çevirmen” değil, “derleyen” ismine yer verilirken, kitaptaki bazı pes dedirten Türkçe yanlışları şöyle:
 
“O akşam camları sıkıca kapatmış. Ertesi gün gene yola çıkacaklarını anlayan Hansel gene çakıl taşı toplamak için dışarı çıkmak istediğinde camların kapalı olduğunu görmüş.”
 
“Çünkü akşam ekmek parçalarını izleyerek evin yolunu bulabileceklermiş.”
 
“Bir sürede bu parayla geçirmişler.”
 
“Yargıçta bu teklifi onaylamış.”
 
“Çocukta hızlı bir şekilde tilki kılığına girip horozu yakalamış.”
 
“Yargıçta bu teklifi onaylamış.”
 
“Çocukta hızlı bir şekilde tilki kılığına girip horozu yakalamış.”

11 Kasım 2007 Pazar

Cumhurbaşkanı huzura çağrıldı !..

 
Çankaya Köşkü protokolünde şimdiye kadar görülmemiş bir uygulamayı gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Gül, Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ın isteği üzerine kendisini kaldığı otelde ziyaret etti. Köşk, 'istisnai protokolün' Kral'ın yaşına saygı ve yakın dostluk ilişkisi nedeniyle gerçekleştiğini açıkladı.
 
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, Suudi Arabistan Kralı Abdullah Bin Abdülaziz El-Suud'u Ankara'da kaldığı otelde ziyaret ederek, Çankaya Köşkü protokolünde şimdiye kadar görülmemiş bir uygulama gerçekleştirdi. Gül'ün dün Köşk'ten çıkarak Suudi Kral'ın kaldığı otele gitmesi başkentin diplomatik çevrelerinde tuhaf bir yaklaşım olarak değerlendirildi. Köşk kaynakları da, Gül'ün "Kral'ın yaşına saygı ve iki lider arasındaki yakın dostluk ilişkisi nedeniyle bilinen Çankaya Köşkü protokolünden daha gevşek, istisnai bir protokol yapıldığını" söylediler. Dışişleri yetkilileri ise bu durumu önceki gün bitirilmesi planlanan ancak yetişemeyi düne sarkan ortak deklarasyonun imza töreninden kaynaklandığını savundular.
 
SABAHKİ PROGRAMDA YOK Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi'nden dün sabah yapılan ilk basın duyurusunda Gül'ün, Kral Abdullah'la görüşeceği bilgisi yer almadı. Sadece Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 12.30'da Kral'ı kaldığı otelde ziyaret edeceği duyuruldu. Saat 12.55'de gazete ve TV bürolarına bir program değişikliği duyuruldu. Cumhurbaşkanlığı'ndan geçilen "Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün günlük programlarına ektir" başlıklı bilgi notunda, Gül'ün, Kral Abdullah ve Başbakan Erdoğan'la saat 13.00'de Swissotel'de üçlü bir görüşme yapacağı ve görüşmenin izlenebileceği duyuruldu.
 
KRAL İSTEDİ Cumhurbaşkanı Gül'ün de görüşmede olmasını Kral Abdullah'ın istediği öne sürüldü. Politikaya girmeden önce 1983-1991 arasında merkezi Cidde'de olan İslam Kalkınma Bankası'nda (İKB) iktisat uzmanı olarak çalıştan Gül de Kral'ın bu isteğini olumlu karşıladı.
 
Gül ve Erdoğan, Kral'ın kaldığı Swissotel'e geldikten sonra Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile Suudi mevkidaşı Suud El Faysal, üç liderin huzurunda iki ülke arasında birçok alanda işbirliğini içeren ortak deklarasyonu imzaladı.
 
BU BİR İSTİSNADIR Çankaya Köşkü kaynakları, "Bir istisna oldu. Bu Kral'ın yaşına saygı ve iki devlet adamı arasındaki son derece yakın dostluktan kaynaklandı. Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanı otelden kendilerini uğurlamış oldu" dediler. Dışişleri protokol yetkilileri ise Kral'ın ziyaretinin resmi nitelikte değil, tebrik amaçlı olduğunu belirterek, şu değerlendirmede bulundular:
"Bu tür tebrik ziyaretlerinde iki ülke arasındaki dostluk ve devlet başkanları arasındaki yakın ilişki nedeniyle kağıt üzerinde olmayan bir dostluk protokolü uygulanabilir. Bu tabii ki devlet başkanının rızası çerçevesinde olur. Ayrıca ortak deklarasyonun üç liderin huzurunda imzalanması gerekiyordu. Bunu da unutmamak lazım. Arkasında bir şey aramak yanlış olur."
60 yıldır hiç hatırlamıyorum
 
Süleyman Demirel (9'uncu Cumhurbaşkanı): Son 60 yıldır böyle bir uygulama hatırlamıyorum. Yalnız eskiden konuk cumhurbaşkanı, Türk tarafının onuruna verdiği yemeğe karşılık olarak, kendisi de bir davette bulunabilirdi. Eğer davet olursa, bu davete gidilirdi. Ancak bu uygulama da kaldırıldı.
 
Böyle bir şey asla olmadı
 
Ali Baransel (7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren döneminde Çankaya Köşkü Basın Danışmanı ve Sözcüsü): Evren ve sonraki dönemlere ilişkin böyle bir davranışı hatırlamıyorum. Ancak iki ülke liderleri arasında yakın dostluktan dolayı kağıt üzerinde olmayan esnek bir protokol uygulanabiliyor. Örneğin Kenan Paşa, Riyad ziyareti sırasında, programda 45 dakika görülmesine rağmen o dönemki Kral'ın sarayında 2 saatten fazla kalmıştı.
Tek istisna ağır hastalık olur
 
Nüzhet Kandemir (Emekli Büyükelçi): Böyle bir şey hatırlamıyorum. Normali, ne görüşülecekse, Çankaya Köşkü içinde görüşülmesidir. Tek bir istisnai durum olur, o da konuk devlet başkanının ağır bir hastalıktan dolayı dışarı çıkamayacak, hareket edemeyecek durumda olmasıdır. Cumhurbaşkanı'nın konuk devlet başkanının ayağına gitmesi kadar Suudi Kralı'na Devlet Şeref Madalyası verilmesi de son derece yanlış.

İşte vekilin dağdaki fotoğrafı...

Fatma Kurtulan'ın DAĞDAN İNİP vekil olduğu KESİNLEŞTİ

Akşam gazetesi bu haberi manşetten verdi:

DTP Van Milletvekili Fatma Kurtulan, Hakkari'deki operasyonda kaybolan 8 askeri almak için Kuzey Irak'a giden DTP Heyeti'ndeydi. Üzerine terör örgütünün elebaşı Abdullah Öcalan'ın posteri serilmiş masada, PKK'lıların hazırladığı tutanağa imza atıp, ellerini sıkınca tepkileri üstüne çekti.

Ardından, 1992 yılında evlendiği eşi Salman Kurtulan'ın hâlâ Kuzey Irak'taki PKK kamplarında olduğu ortaya çıktı. Örgütün üst düzey yöneticileri arasında yer alan Salman Kurtulan'ın Strasburg'da, Avrupa Parlamentosu'nun önünde, Abdullah Öcalan için açlık grevi yaptığı da anlaşıldı.

Fatma Kurtulan, nikahtan 4 gün sonra dağa çıktığı söylenen eşiyle ilgili iddiaları önce "özel konum" diyerek yanıtsız bıraktı, ardından "13 yıldır görmüyorum" açıklamasını yaptı.

O DA DAĞDAYMIŞ

Fakat, son kongrede tüzüklerine demokratik özerklik maddesini ekleyen DTP'nin tartışmalı milletvekili Fatma Kurtulan'ın kendisinin de PKK Kadın Gerilla Birlikleri'nin (YAJK) askeri kanadında yer aldığı ortaya çıktı.
Kurtulan'ın YAJK askeri kanadında yaklaşık bir sene görev yaptığı, şehir ve kırsal gerilla eğitiminde aktif rol aldığı öğrenildi. DTP'li milletvekilinin YAJK'ta kalmak istediği ancak terör örgütünün sözde hiyeraşik yapısı gereği, HPG Silahlı Birlikleri Komutanı olan eşi Salman Kurtulan'la aynı kolda görev alamayacağından Türkiye'ye gönderildiği belirtildi.

KADIN İTİRAFÇI HER ŞEYİ ANLATTI

ArdIndan PKK'nın şehir organizasyonunda görev alan Kurtulan'ın, 2003 yılında da, DTP Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır ile birlikte Şehit Harun Kampı'nda siyasi ve askeri eğitim aldığı ortaya çıktı. Türk Silahlı Kuvvetleri'ne teslim olan "Doktor" kod adlı PKK itirafçısının verdiği bilgilere göre, Kurtulan ile Bayındır, kampta 3 ay kaldı.

Örgütte üst düzey görev alan kadın itirafçı; milletvekillerine kendisinin siyasi eğitim verdiğini söyledi. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun olduktan sonra 2 yıl bir devlet hastanesinde doktorluk yapan, ardından da örgüte katılan itirafçı, şehir örgütlenme eğitimi alan Fatma Kurtulan'ın bu tarihten itibaren, PKK'nın sözde Özgür Kadın Birlikleri (YJA STAR) bölge sorumlusu olduğunu iddia etti. PKK içinde kurulan kadın terör örgütleri, Abdullah Öcalan'ın İmralı'dan verdiği talimatla, 2005 yılında birleştirilmişti.

9 Kasım 2007 Cuma

Yeni baskan Demirtaş ve Apo'nun kardeşi DTP yönetiminde

DTP'de "demokratik özerklik" tüzükte, Mehmet Öcalan yönetimde.
 
Demokratik Toplum Partisinin (DTP) 2.Olağanüstü Büyük Kongresi'nde Nurettin Demirtaş Genel Başkanlığa seçildi, Mehmet Öcalan da Parti Meclisine girdi.
 
DTP'nin kongresinde Güvercinler yerini Şahinler'e bıraktı. Parti tabanı tarafından pasiflikle suçlanan Ahmet Türk'ün yerine, tehlikeli çıkışlarıyla sürekli gündemi meşgul eden Nurettin Demirtaş Başkan oldu.
 
Kongrede, tüzük değişikliğine gidilerek, 60 olan Parti Meclisi üyesi sayısı 80'e çıkarıldı. ''Demokratik özerklik'' ifadesi tüzüğe konuldu.
 
Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın kardeşi Mehmet Öcalan da 282 oy
alarak 17. sıradan Parti Meclisine girdi.

8 Kasım 2007 Perşembe

İşte Ufuk Uras : Hepimiz Kürt hepimiz DTP'liyiz...

DTP Kongresi bildik manzaralara sahne oldu. ÖDP'li Ufuk Uras, coşunca bakın neler dedi...

DTP'nin Büyükhanlı Park Apart Otel'de gerçekleştirilen 2. olağanüstü büyük kongresi yine bildik manzaralara sahne oldu. İstiklal marşı okunmadan açılan kongreye, Ufuk Uras'ın "Hepimiz Kürdüz, hepimiz DTP'liyiz" sözü damgasını vurdu.

Kongrenin açılışında, bir süre önce vefat eden Orhan Doğan ve Hatem İke anıldı. Salondakilerin, ''özgürlük ve demokrasi şehitleri adına'' saygı duruşuna davet edildiği açılışta, İstiklal Marşı okunmadı.

Salona asılan ''Demokratik özerklik ile demokratik cumhuriyet' pankartı ise dikkat çekti.

Kongreye DTP'li liderler yerine ÖDP Genel Başkanı Ufuk Uras bir sözü ile damgasını vurdu.

Üniter yapı içinde Kürt sorununun çözümünün mümkün olduğunu belirten Uras, 8 askerin serbest bırakılması ardından hükümet kanadından yapılan değerlendirmeleri de hatırlatarak, "Cemil Çiçek ve benzerleri suçüstü yakalandı" diye konuştu.

HEPİMİZ KÜRDÜZ HEPİMİZ DTP'LİYİZ

Konuşmasında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nden bir bölüm de okuyan ÖDP Başkanı Uras, şöyle konuştu: "İmha ve inkar politikası yürütülüyorsa, gün 'hepimiz Kürdüz, hepimiz DTP'liyiz' deme günüdür."

Ulus sistemi Kürtlere baskı

Kongrede konuşan DTP Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk Cumhuriyet rejimiyle birlikte ulusa dayalı sistemin Kürtleri baskı altına aldığını ileri sürdü.

Tuğluk, başarısız bir eşbaşkanlık görevi yürüttüğünü söyleyerek, "Beklentilere uygun bir eşbaşkanlık yürütmediğim için sizlerden özür diliyorum. O çok güvendiğim adalet duygusuna sığınıyorum" dedi.

Ahmet Türk "bağışlayın" dedi

DTP Başkanı Ahmet Türk ise "Eksikliklerimin olduğunu biliyorum. Halkıma bir şeyler vermek istedim. Eksikliklerim varsa partim beni bağışlasın. Ama siyasetçi için inanç önemlidir" dedi.


 

6 Kasım 2007 Salı

DTP'li vekilin PKK'lı eşi şimdi dağda

Hakkındaki tutuklama kararı nedeniyle 1999 yılından beridir aranan Kurtulan, uzun süredir eski DEP milletvekillerinden ve PKK'nın üst düzey isimlerinden Remzi Kartal'la birlikte hareket ediyor. Kurtulan, son olarak Kartal'la birlikte Nisan ayında Fransa'nın Strazburg kentindeki açlık grevinde boy gösterdi.


DTP'li milletvekillerinin bazı yakınları, halen terör örgütü PKK'yla ilişki içinde veya örgütle bağlantı içindeyken öldürülmüş olan isimler. DTP'li Grup başkanvekili Kurtulan'ın eşi Salman Kurtulan da bunlardan biri. Fatma Kurtulan, dün bir gazetede eşinin terör örgütü üyesi olduğu yönündeki soruları cevapsız bıraktı.

Vekilin eli havada kaldı

AKP'li Gülşen Orhan ellerini sıkmak istediği bazı erkekler ellerini uzatmayınca, şaşkınlığını atlatıp nasıl selam verdi?
 
AKP'nin Van İl Danışma Meclisi toplantısı dün Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik ve AKP Van Milletvekili Gülşen Orhan'ın da katılımıyla yapıldı. Toplantının yapıldığı salona giren Orhan, önce toplantıya katılan kadınlarla tokalaşıp sohbet etti. Daha sonra erkeklerin oturduğu tarafa giden kadın milletvekili, ön sırada oturan erkeklerin elini sıkmak istedi. Sırayla ellerini sıkmak istediği bazı erkekler ellerini uzatmayınca Gülşen Orhan'ın eli boşta kaldı. AKP'li milletvekili kısa bir şaşkınlığın ardından kendini toparladı ve elini kalbinin üzerine koyup selam verdi. Bunun üzerine erkekler de eğilip ellerini kalplerinin üzerine koyarak kadın milletvekiline karşılık verdi.

Türk askerini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Türk milletini küçük düşürmek ve aciz göstermek isteyenler...

Terör örgütü PKK propaganda için orada çekilen fotoğrafları bütün dünyaya yayıyor.
 
Bu fotoğraflar ortaya çıkınca önce Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, ardından Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin sert tepki gösterdiler.
 
Ankara'dan gelen bilgilere göre, Bakan Şahin'e "Bu şekilde kurtulduklarına sevinemedim. Türk Silahlı Kuvvetleri Mensuplarının bu duruma düşmesi kabul edilemez." dedirten şeyin bu fotoğraf olduğu belirtiliyor.
 
"Bakanı çıldırtan" fotoğrafta askerlerimizin karşısına özellikle terörist kızlar dizilmiş ve bu vedalaşma görüntüsü bir tuzak olarak hazırlanmış. 
 
Aslında bu fotoğrafları yayınlamak istemiyorduk. Ancak, artık bu çağda internet ortamında bütün dünyaya yayılan bu fotoğraflara kayıtsız kalmak mümkün değil.
 
İçimiz kan ağlayarak bakanı çıldırtan bu fotoğrafı yayınlıyoruz.
 
Askerlerimiz orada çok değişik psikolojiler ve baskılar altında olabilir. Ancak tuzak belli.
 
Hedef açık:
 
Türk askerini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Türk milletini küçük düşürmek ve aciz göstermek.
 
Tarih Türk milletine yapılmış bu tür tuzaklar, oyunlar ve ihanetlerle doludur.
 
AMA HİÇ BİR ZAMAN UNUTULMASIN Kİ ŞANLI BAYRAĞIMIZ BU MİLLETİN KAHRAMAN EVLATLARININ VATAN İÇİN VERDİĞİ SON NEFESLERLE DALGALANMAKTADIR.

4 Kasım 2007 Pazar

İşte askerlerimiz serbest... Ve PKK'dan küstah talep

Kayıp askerlerimiz serbest bırakıldı.
 
Kuzey Irak'ta DTP'li milletvekillerine ve Peşmerge'ye teslim edilen 8 Türk askeri, önce Erbil'e getirildi. Burada ABD'liler Türk askerleri teslim aldı.
 
8 asker daha sonra ABD helikopterleriyle Türk askerlerinin Kuzey Irak'ta Türkiye sınırına 40 kilometre uzaklıkta üs kurduğu Bamerni Havaalanı'na (sağ üstteki fotoğraf) getirildi ve teslim edildi.
Türkiye'den üsse gelen Türk askeri helikopterleri askerleri alarak Batman'a hareket etti.
Daha sonra askerler saat 13.00 sularında Diyarbakır Askeri Havalanı'na getirildi.
Bu gelişmeden yaklaşık yarım saat sonra askerler Ankara'ya doğru yola çıkırıldı.
 
Askerleri getiren uçakta 2 sürpriz isim vardı. Irak Savunma Bakanı Abdülkadir Muhammed Casim ve koalisyon güçlerinin komutanı David Petraeus.
 
Bilin bakalım terör örgütü PKK, karşılığında ne istedi?
 
Reuters haber ajansının verdiği bilgilere göre rehin alınan 8 askerimizin serbest bırakılmasının hemen ardından, terör örgütünün üst düzey bir yetkilisinden küstah bir talep geldi.
 
Yapılan talepte "Biz rehin askerleri bırakarak bir mesaj vermek istedik. Türkiye'den başkanımız Abdullah Öcalan'ı serbest bırakmasını istiyoruz" denildi.

3 Kasım 2007 Cumartesi

Kayıp askerler için DTP devrede !..

Condi memleketimizde, yarın Amerika'da Busht ile Başbakanımız görüşme yapacak, askerlerimiz de zaten bu günler için kaçırılmıştı zamanı gelince serbest bırakılacaklar.

Demokratik Toplum Partili 3 milletvekili, Hakkari Dağlıca'da 12 askerin şehit olduğu terörist saldırıda kaçırılan 8 askerin serbest kalması için devreye girdi. DTP'liler, Kuzey Irak'taki temaslarından birkaç gün içinde sonuç almayı bekliyor.

İSTANBUL - PKK'lı teröristlerin 21 Ekim'de Dağlıca bölgesindeki askeri birliğe düzenlediği saldırıda 12 asker şehit olmuş, 8 asker de kaçırılmıştı. Askerlerin serbest bırakılması için çeşitli temaslar sürerken; Demokratik Toplum Partisi (DTP) Milletvekilleri Aysel Tuğluk, Fatma Kurtulan ve Osman Özçelik K. Irak'a gitti.

3 milletvekili Zaho ve Dohuk'taki görüşmelerden sonra Erbil'e geçti. Kısa bir açıklama yapan Özçelik, "Bir kaç gün içinde sonuç almaya çalışacağız. Aileler hasretle çocuklarını bekliyorlar. Umuyoruz sonuç alırız ve askerlerimiz ailelerine kavuşurlar. Katkısı olabilecek herkesten katkı isteyeceğiz" dedi.

PKK'lı teröristlerin, 21 Ekim'de Dağlıca bölgesindeki askeri birliğe düzenlediği saldırıda 12 asker şehit olmuş, 8 asker de kaçırılmıştı. Konuya ilişkin Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül de dün bir açıklama yapmış, "Galiba bir iki gün içinde bırakılacaklar" demişti.