23 Ocak 2008 Çarşamba

Filmlerdeki içkili sahnelere yasak

Filmlerdeki içkili sahnelere yasakHükümetin, spor lokallerinde içki satışını durdurmasının ardından alkole bir yasak da RTÜK’ten geliyor.

RTÜK’ün hazırladığı yasa taslağına, "Alkol, tütün ürünleri ve uyuşturucu madde kullanımını özendirici türde yayın yapılmaması" maddesi eklendi. Taslak yasalaşırsa, yerli ya da yabancı film ve dizilerde, artık içki içme sahneleri, sarhoş görüntüleri, uyuşturucu veya sigara içenler tarihe karışacak.Bu madde ile dizi filmlerin senaryolarının yazım aşamasında sansüre uğrayıp uğramayacağı, Hollywood filmlerinin yasağa aykırı sahnelerinin nasıl gösterileceği merak ediliyor. Film ve dizilerde senaryo gereği bardak içerisindeki alkolün mozaiklenerek mi ekrana getirileceği ya da o sahnelerin makaslanarak mı gösterileceği RTÜK’te değerlendiriliyor. Üst Kurul, bu tür sahnelere yer veren kanalları, önce uyaracak, ihlalin tekrarı halinde kanala 1 ila 3 gün; ikinci kez tekrarda, 3 ila 9 gün arasında; üçüncü kez olursa, 9 ila 15 gün yayın yapmama cezası uygulayacak. Dördüncü tekrarda, yayın 15 günden 90 güne kadar geçici olarak durdurulacak.  

21 Ocak 2008 Pazartesi

"Hepimiz Ermeniyiz" diyen Türkler(!) elinde Türk bayrağı olan genci linç etmeye kalkıştılar ve "Katil Devlet" diye bağırdılar...











Gazetecİ Hrant Dink’in “karanlık” bir suikaste kurban gitmesinin 1. yıldönümünde Agos gazetesi önünde düzenlenen tören, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne hakaret ve saldırıya dönüştü. İstanbul Şişli’de toplanan kalabalığın arasına karışan göstericilerden bazıları ‘Katil devlet’ sloganları attı.

Barikatları yıktılarBu sırada, gösterinin yapıldığı alanda trafiğin açık tutulması amacıyla polis tarafından kurulan barikat, bazı gruplar tarafından yıkıldı. Azgın güruh kendilerine engel olmak isteyen polisle de çatıştı. Konuşmacılar cinayetin henüz aydınlatılmadığını ileri sürüp bundan devleti sorumlu tuttu.

MHP’ye saldırdılarGerilimli törenin ardından yine çeşitli sloganlar atarak dağılan göstericilerden bir grup, İstiklal Caddesi’ndeki MHP lokaline saldırdı, attıkları taş ve sopalarla camları kırdı. Kıbrıs Türk Kültür Derneği’ni de hedef alan gözü dönmüş kalabalığın linç etmeye kalkıştığı genci, polis silah çekerek kurtardı.

Şişli’de nümayiş

Günlerdir bazı medya organlarında yapılan çağrılar sonucu Şişli’de toplanan marjinal gruplar nümayiş yaptı.

Hrant Dink’e olaylı anma Gazeteci Hrant Dink, öldürülüşünün birinci yılında olaylı gösterilerle anıldı. İstanbul’da MHP lokaline saldırıldı; “katil devlet” sloganları atıldı; polis barikatları yıkıldı

19 Ocak 2007’de uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’i anmak için düzenlenen törenlerde olaylar çıktı. Anma etkinliklerinin en büyüğü suikastın gerçekleştirildiği Şişli Halaskargazi Caddesi’nde yapıldı. Dink’in eşi Rakel Dink’in de konuşma yaptığı törene katılanlar yolun orta refüjüne konulan barikatları yıkarak polisle çatıştı. Ancak gerginlik polisin sağduyusu sayesinde fazla büyümedi. Törende, ’Katil devlet’, “Hepimiz Hrant Dink’iz”, “Hepimiz Ermeni’yiz”, “Faşizme ölüm” gibi sloganlar atıldı, Kürtçe, Ermenice, İngilizce ve Türkçe dövizler taşındı.

Polisi taşladılarTörenin ardından İstiklal Caddesi boyunca yürüyüşe geçen bir grup ise cadde üzerindeki bulunan MHP lokalini hedef aldı. Lokal önünde sloganlar atan göstericiler, ellerindeki taş ve sopalarla binanın camlarını kırdılar. Bununlada yetinmeyen göstericiler kendilerine müdahale eden polislere taş ve sopalar fırlatarak karşılık verdi. Polis ekipleri ise kendilerine saldıran göstericilerden bir kısmını gözaltına aldı.
“Elinde bayrak var” diye dövdüler Öte yandan, Kıbrıs Türk Kültür Derneği’nin İstanbul Şubesi’ne de saldırı da bulunuldu. Yine taş ce sopalarla binanın camlarını kıran göstericiler ellerinde Türk ve KKTC bayrağı bulunan şahısları linç etmeye kalkıştı. Polis kalabalık bir grubun ortasında darp edilen bir kişiyi silahını çekerek yaralı bir şekilde ellerinden zor kurtardı.

Polisin güvenlik önlemi için koyduğu barikatlar göstericiler tarafından yıkıldı.

Moskova’da tahrik ettilerDink’in ölüm yıl dönümünde, Moskova’daki Türk Büyükelçilği önünde de tören düzenledi. Az sayıdaki göstericiler, Büyükelçilik binası karşısındaki kaldırıma yerleştirilen Dink’in fotoğrafının önüne karanfil bırakıp mum yaktı ve Türkiye aleyhine sloganlar attı. Göstericiler, herhangi bir slogan atmazken, tek tek sıraya girip Dink’in fotoğrafının önüne karanfil bırakıp mum yaktıktan sonra sessiz bir şekilde dağıldı. Polisin yoğun güvenlik önlemi aldığı gösteride, Ermenistan bayraklarının yanı sıra Rusya ve Yunanistan bayrakları da açıldı. Gösteride, geçen ay İsveç’te öldürülen Süryani sosyolog Fuat Deniz’in defotoğrafı taşındı. Büyükelçilik binası önündeki gösteriyi düzenleyenler arasında bulunan ve adını açıklamayan bir Ermeni genç, anma töreninin Rusya Ermeni Kilisesi ve Novo-Nahçıvan Ermeni Gençler Birliği tarafından organize edildiğini belirterek, şunları söyledi: “Eylemin amacı elim bir cinayete kurban giden bir insanı anmaktır. Onun söylediklerini ve yaptıklarını anmaktır. O doğruyu söylüyordu ve ondan dolayı öldürüldü.”

Milli Eğitim’in sitesinde ilginç bir hareketli logo!

Mersin İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nün resmi internet sitesinde “hizmet içi eğitim”le ilgili bir bölüm var; bu bölümün en tepesinde de hareketli bir logo...

Adam kravatlı ama başına takke giymiş. Yanında bir kız çocuğu. Önlerinde de bir kitap açık. Sözüm ona adam kıza okumayı öğretiyor; fakat eliyle satırların üzerinde gezerken Arapça kitap okur gibi sağdan sola doğru gidiyor...

Diyeceksiniz ki, “Yine öküzün altında bir buzağı buldun...”

Ben bulmadım... Mersin neresi, ben neredeyim!

Bu sitenin düzenli kullanıcısı olan öğretmenler rahatsız olmuş bu hareketli logodan...

“Ne zamandan beri takkeli-kravatlı garip öğretmenler hizmet ediyor Türkiye’de? Ve bizim kitaplarımız sağdan sola doğru mu okunuyor” diye soruyorlar...

İlgililerine duyurulur!

Mustafa Mutlu

Sayfanın adresi: http://mersin.meb.gov.tr/hzm_web/index.html

Değişmesi olasılığına karşı fotografı:

19 Ocak 2008 Cumartesi

Danıştay ve Yargıtay'ın uyarılarına cevap




İstanbul'da AKP'nin Ümraniye Kadın Kolları toplantısına katılan Başbakan Erdoğan "Vatandaşın bireysel tercihine karışmayın. Kimse kendini yasamanın yürütmenin üzerinde görmesin" diye konuştu.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'da partisinin Ümraniye, Beykoz ve Kadıköy kadın kolları kongrelerine katıldı.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'de milletin kılık kıyafetiyle uğraşmaya kimsenin hakkı olmadığını belirterek, "Herkes kendi yerini, konumunu gayet iyi bilmeli, kimse kendini yasama veya yürütme organının üstünde göremez" dedi. "Özellikle kimse ihsası reyde de bulunamaz, yargı makamı ihsası rey makamı değildir" diyen Erdoğan ayrıca, "Bu AK Parti'nin nedense Ankara ile Atatürk'le derdi var" sözleri nedeniyle CHP Genel Başkanı Deniz Baykal hakkında dava açacağını söyledi.


Başbakan Erdoğan, partisinin Haldun Alagaş Spor Salonu'nda gerçekleştirilen Ümraniye İlçe Kadın Kolları Kongresi'ne katıldı. Erdoğan, partililerin yoğun ilgisi altında salona giriş yaptı. Konuşmasında medyaya yüklenen Erdoğan, başörtüsü konusunda yapılan haberleri eleştirdi. Başbakan Erdoğan, "Türkiye'yi nereden nereye getirdik ama medya bunları yazmaz. Yazarsa ne olacağını biliyorlar. Onların meşgaleleri farklı. Onların işi gücü başörtüsü. Bunu yazıyorlar, bunu çiziyorlar. Başka işleri yok. Türkiye nereden nereye geliyor, bunu yazsana kardeşim.


Kendileriyle otur konuş 'şirketlerimizin değeri arttı' medya patronları bunu söylüyor. Elindeki imkanları bu iktidarla beraber yakalıyorsun da, bu ülkede kalkıp da bu milletin bir başörtüsüyle niye bu kadar uğraşıyorsun. Bu ülkede milletin kılığıyla kıyafetiyle kimsenin uğraşmaya hakkı yok, olmamalı. Bırak bu insanların bireysel tercihidir. Bireysel tercih olarak nasıl giyiniyorsa öyle giyinsin, sen ne karışıyorsun buna. Bu din ve vicdan özgürlüğüne girmezmiş. Ne özgürlüğüne girer?" dedi.


AK Parti'nin amacının, Türkiye'yi Atatürk'ün ifade ettiği muassır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmak olduğunu belirten Erdoğan, "Bizim önümüze sürekli Anayasayı çıkarmasınlar. Biz de onlar kadar bu Anayasayı biliyoruz. Bu ülkede eğer kuvvetler ayrılığı prensibi varsa, bu ülkede yasama, yürütme, yargı erki birbirine müdahale etmeyecekse, herkes yerini konumunu gayet iyi bilmeli. Kimse kendini yasama veya yürütme organının üstünde göremez. Özellikle kimse ihsası reyde de bulunamaz, yargı makamı ihsası rey makamı değildir. Onlar da yine makamlarının gereğini, gerekli olan zamanda Anayasa'nın tayin ettiği şartlar içinde yapmaya mecburdur. Bu noktada demokratik hayatın vazgeçilmez unsurları olan siyasi partileri baskı altına almaya da kimse gayret etmesin. Biz ne dediğimizi gayet iyi biliyoruz. Bunlar işte bu şekilde bu ülkede milletin bugüne kadar hep bireysel tercihleriyle uğraşarak, ülkeye patinaj yaptırdılar, ülkeyi gerdiler" diye konuştu.


Başbakan Erdoğan, atılan bu tür adımlar sonucunda arzu etmedikleri bir hava oluştuğunun altını çizerek, "Bir tane rektör çıkıyor darbe çağrısı yapıyor. Kimsin sen ya sen önce yerini bil. Otur oturduğun yerde. Sen rektörü olduğun üniversitede yavrularımızı en iyi şekilde yetiştirmekle mükellefsin. Onlara ne vereceksen ver. Orduya akıl verme. Ordu ne yapacağını senden çok daha iyi bilir. Bu tür atılımlar, bu tür adımlar ülkemizde maalesef arzu etmediğimiz bir havayı oluşturuyor. Bunlara millet olarak zaten 22 Temmuz'ta gerekli cevabı halk verdi. Bazı köşe yazarları 'yüzde 47 ile AK Parti şımardı' diyor. Biz yerimizi gayet iyi biliriz. Bizim gösterdiğimiz tevazuyu siz gösterebilseniz ey kalemşörler, bu ülke bu hale gelmez. Daha once çırpınıyordunuz 'battık' diyordunuz, şimdi sermayeniz bu kadar katladı diye mi bu rahatlıkla böyle yazmaya başladınız. Kalkıp da AK Parti'nin yüzde 47 oyunu, bu tür adımları atmanın gerekçesi olarak göstermeyin" açıklamasında bulundu.


"DEMOKRASİ EKONOMİYLE ATBAŞI GİDECEK VE O ZAMAN BAŞARI GELECEK"


AK Parti'nin, Türkiye'de özgürlükler noktasında gereken mesafeyi almaya devam edeceğini ifade eden Erdoğan, bugün dünyada özgürlükler noktasında insanlık neyi yakaladıysa, Türk insanının da bunları yakalaycağını söyledi. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu: "Demokrasi ekonomiyle atbaşı gidecek ve o zaman başarı gelecek. Bugün demokrasiye sadakat göstermeyen veya orada sanal davrananlar, bilsinler ki bu birgün onlara çok fazlasıyla gerekli olabilir. Türkiye aynı zamanda üst üste büyümesini sürdürüyor. 'Türkiye çok borçlu' diyorlar. Biz geldikten bu yana Türkiye'nin kamu net borç stoku 100 liranın içinde 78.3'tü. Göreve geldiğimizde 100 liranın içinde 40 lira oldu.


Dünyanın en borçlu ülkesi Amerika ama hiç umurunda değil. Milli geliriyle borcunu karşılaştırdığı zaman önemli değil diyor. Artık atalarımızın ifade ettiği gibi borç yiğidin kamçısıdır ama bu şekilde. İnşallah hedef bu borcu daha da düşürmek, kredi veren ülkeler arasına girmek. Göreve geldik Türkiye'nin IMF'ye olan borcu 25.2 milyar dolardı. Bu borçlanmayı büyük ölçüde bizden önceki yönetim yaptı. Biz o günden bu güne bu borcu 7.2 milyar dolara indirdik. Farkımız bu. Onlar borçlandı, biz ödedik. Bunlar IMF'den talimat alıyor diyorlar. Bizim bu tür talimatlara ihtiyacımız yok. Biz oturup konuşuruz ondan sonra da kararımızı veririz. Bu tür kararlar, bu tür kurumlarla alındığında uluslararası meşruiyetimiz artar. IMF bir akredite kuruluştur. Oradan ala yı çıkarmasınlar. Biz cağınız olumlu referanslar, sizi dünya ülkeleri arasında da güçlü kuvvetler ayrılığı prensibi varsa, bu ülkede yasa bir konuma taşır. Merkez Bankası, milli bankamız. Bankanın kasasında olanlar tükeniyordu. Göreve geldik 26 küsür milyar dolar merkez bankasının döviz rezervi vardı. Şimdi 72 milyar dolara geldik."

17 Ocak 2008 Perşembe

Bir tarih daha yok ediliyor











Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne devredilen Haliç Tersanesi'ndeki bazı binalar yıkıldı. Uzmanlar, tersanenin korunması için yeni düzenlemeler yapılması gerektiğini vurguladı.

İstanbul Haber Servisi - Osmanlı donanmasının en önemli merkezlerinden biri olan ve İstanbul 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun kararıyla "tarihi sit alanı" ilan edilen Haliç Tersanesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nce (İBB) yıkılıyor. Koruma kurulunun 22 Mart 1995'teki kararı uyarınca kurul izni alınmadan fiziki değişiklik yapılamayan tersanede, aralarında elektrik atölyesi, kimya laboratuvarı ve arşivin de bulunduğu pek çok bina yıkıldı.

Türkiye Denizcilik İşletmeleri A.Ş yetkilileri, tersanenin mülkiyetinin 2006'ya dek kendilerine ait olduğunu anımsatarak, 2006'da Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla İBB'ye devredildiğini belirtti. Yetkililer, "İBB ile herhangi bir sorunumuz yok. Bize verilen süre mart ayında sona eriyor. Biz de tersaneyi boşaltıyoruz. Ancak, tersanenin bulunduğu alan sit alanı ve aralarında marangozhane ile havuzların da bulunduğu pek çok yapının tescili var. Koruma kurulundan izin alınmadan yıkımların yapılmasının doğru olmadığını düşünüyoruz" dediler.

Aralık 2007'de İstanbul Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunan yüksek mühendis Necat Selimoğlu, savcılığa sunduğu dilekçede, 2006'da "tersane amacı dışında kullanılmamak koşuluyla" İBB'ye devredilen Haliç Tersanesi'nin İBB iştiraklerinden İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) AŞ tarafından kullanıldığı belirtilerek "belge niteliğindeki binaların hukuksuz bir şekilde yok edildiğine" dikkat çekildi. Tersane binalarının İDO AŞ tarafından açılan ihaleler sonucu yıkıldığına vurgu yapılan dilekçede, İDO AŞ Genel Müdürü Ahmet Paksoy ile yönetim kurulu üyeleri hakkında hukuki incelemenin başlatılması istendi. Tersanenin 1455 yılında açıldığına dikkat çeken uzmanlar ise, 550 yıllık tarihi Haliç Tersanesi'nin, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e denizcilik tarihi açısından süreklilik gösterdiği belirtilerek, kültür mirası niteliğindeki yapıların korunması gerektiğine dikkat çektiler.

Uzmanlar, "Tersanenin korunması için tescilli yapılarla yetinmeyip, yeniden bir inceleme ile korunacak yapılar saptandıktan sonra yeni düzenleme yapılmalıdır" diye konuştular.

Lozan'ı delen yasa aynen kabul edildi

LOZAN delinmek isteniyor


Yerli papazların dört gözle beklediği Vakıflar Kanunukomisyonda kabul edildi.

TBMM Adalet Komisyonu, 10. Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer’in, bir kez daha görüşülmesi için Meclis’e iade ettiği Vakıflar Kanununu CHP ve MHP’nin itirazlarına rağmen aynen kabul etti.

Ajanlara gün doğduBuna göre yeni vakıflar, Vakıflar Genel Müdürlüğüne beyanda bulunmak şartıyla şube ve temsilcilik açabilecek. Yabancılar, Türkiye’de hukuki ve fiili mütekabiliyet esasına göre yeni vakıf kurabilecek.10. Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer’in “Ulusal çıkarları ve Türk devrimlerini tehdit ediyor” diyerek veto ettiği azınlık vakıflarına mal edinme ve şirket kurma imkanı da tanıyan Vakıflar Yasası komisyondan geçti.TBMM Adalet Komisyonu, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, 9 maddesini bir kez daha görüşülmesi için Meclise iade ettiği Vakıflar Kanunu’nu aynen kabul etti. Kabul edilen maddelere göre, yeni vakıflar, vakıf senetlerinde yazılı amaçlarını gerçekleştirmek üzere, Vakıflar Genel Müdürlüğüne beyanda bulunmak şartıyla şube ve temsilcilik açabilecek. Yabancılar, Türkiye’de hukuki ve fiili mütekabiliyet esasına göre yeni vakıf kurabilecek.Mal edinebileceklerVakıflar, izin almadan mal edinebilecek, malları üzerinde her türlü tasarrufta bulunabilecek. Mülhak, cemaat, esnaf ve yeni vakıflara başlangıçta özgülenen mal ve haklar, vakıf yönetiminin başvurusu üzerine, haklı kılan sebepler varsa denetim makamının görüşü alınarak mahkeme kararıyla, sonradan edindikleri mal ve hakları ise bağımsız ekspertiz kuruluşlarınca düzenlenecek rapora dayalı olarak vakıf yetkili organları kanalıyla daha yararlı olanlarıyla değiştirebilecek ve paraya çevrilebilecek. Kurucularının çoğunluğu yabancı olan vakıfların, taşınmaz mal edinmeleri hakkında, Tapu Kanunu hükümleri uygulanacak.Amaç değişikliği Vakıfların vakfiyelerindeki şartların yerine getirilmesine fiilen veya hukuken imkan kalmaması halinde; vakfedenin iradesine aykırı olmamak kaydıyla mazbut vakıflarda, Vakıflar Müdürlüğünün; cemaat ve esnaf vakıflarında vakıf yöneticilerinin teklifi üzerine şartları değiştirmeye, hayır şartlarındaki gelirlerini uyarlamaya, Vakıflar Meclisi yetkili olacak.Vakıflar Meclisi Vakıflar Meclisi, Vakıflar Genel Müdürlüğünün en üst seviyedeki karar organı olarak görev yapacakb Vakıflar Meclisi, Vakıflar Genel Müdürü, 3 genel müdür yardımcısı ve 1. hukuk müşaviri olmak üzere 5; vakıf konusunda bilgi ve deneyim sahibi yükseköğretim mezunları arasında Başbakanın teklifi üzerine ortak kararnameyle atanacak 5 üye ile yeni vakıflarca seçilecek 3; mülhak ve cemaat vakıflarınca seçilecek 1’er üye olmak üzere 15 üyeden oluşacak. Vakıflar Genel Müdürü, genel müdür yardımcısı, 1. hukuk müşaviri ile bölge müdürü ortak kararnameyle, rehberlik ve teftiş başkanı ile daire başkanı, genel müdürün teklifi, Başbakanın veya görevlendirdiği devlet bakanının onayıyla, diğer personel ise Genel Müdür tarafından atanacak.Kiraya verebileceklerGenel Müdürlük tarafından değerlendirilemeyen veya işlev verilemeyen hayrat taşınmazlar, fiilen asli niteliğine uygun olarak kullanılıncaya kadar kiraya verilebilecek. Hayrat taşınmazlar, Genel Müdürlük tarafından işlev verilmek amacıyla vakfiyesinde yazılı hizmetlerde kullanılmak üzere, onarım ve restorasyon karşılığı kamu kurum ve kuruluşlarına veya benzer amaçlı vakıflara veya kamu yararına çalışan derneklere tahsis edilebilecek. Tahsis edilen taşınmaz, ticari bir faaliyette kullanılamayacak; tahsise aykırı kullanımın tespiti halinde taşınmaz tahliye edilecek.Uluslararası faaliyet Vakıflar, vakıf senedinde yer almak kaydıyla, amaç ve faaliyetleri doğrultusunda, uluslararası faaliyet ve işbirliğinde bulunabilecek, yurtdışında şube ve temsilcilik açabilecek, üst kuruluş kurabilecek ve yurtdışında kurulan kuruluşlara üye olabilecek. Vakıflar, yurtiçi ve yurtdışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan, ayni ve nakdi bağış ve yardım alabilecek, yurtiçi veya yurtdışındaki benzer amaçlı vakıf ve derneklere ayni ve nakdi bağış ve yardımda bulunabilecek. Ancak yurtdışı nakdi yardımlar, banka aracılığıyla alınabilecek. Amacını geliştirmeye yardımcı olmak veya gelir sağlamak amacıyla vakıflar, iktisadi işletme ve şirket kurabilecek, kurulmuş şirketlere ortak olabilecek.Siyasal güç elde edecekler10. Cumhurbaşkanı Sezer, Vakıflar Yasası’nı veto etmişti. Sezer, gerekçesinde, hem Lozan hem de çıkartılan yasalarla düzenlenen vakıfların yeni yasayla Anayasa’ya aykırı bazı haklara kavuşacağını belirterek, cemaat vakıflarının yeni düzenlemeyle “yeni ekonomik ve siyasal” güç elde edeceklerini kaydetmişti.

16 Ocak 2008 Çarşamba

Çankaya’da Atatürk tabloları depoya kondu

Köşk’teki Atatürk tabloları kaldırıldıÜnlü ressam Yaşar Çallı, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in isteği üzerine yaptığı, “Atatürk ve Devrimleri” konulu edinen tabloların Çankaya Köşkü’nün duvarlarından indirilip, depoya kaldırıldığını iddia etti. 1 yılda yapıldıGazeteport adlı internet sitesinden Yavuz Alatan’a açıklamalarda bulunan Çallı, bu tabloları Sezer tarafından Çankaya Köşkü’nde kendisine tahsis edilen atölyede yaptığını belirterek gelişmeleri şöyle anlattı: “Bu atölyede 1 yıl çalıştıktan sonra 32 adet tabloyu teslim ettim ve Köşkün duvarlarına asıldı. 11. Cumhurbaşkanı göreve gelince, benim yaptığım ve duvarlarda aslılı bulunan tabloların da indirildiğini öğrendim. Köşk’teki yetkililerle yaptığım görüşmede, bu eserlerin depoya konulduğunu belirttiler. Bu olay sonrası artık Köşk davetlerine katılmıyorum.” dedi. Çallı, tablolar arasında yer alan “Kaos” adlı çalışmasında, cumhuriyete yönelik saldırılar ve şehitleri konu ettiğini vurgulayarak şöyle devam etti: “Tabloların büyük bölümü 70x90 boyutundaydı. Bunları depoya kaldırmışlar. Köşk yetkilileri şimdi de ’Merak etmeyin hepsi envantere kayıtlı’ diyorlar. Ancak Sezer, bu tabloları depolarda dursun diye hazırlatmadı.” Yaşar Çallı, depoya kaldırılan tabloları arasında yer alan “Kaos” isimli çalışmayıyeniden resmettiğini de belirtti. Bu kez tabloda son yaşanan gelişmelerin de yer aldığını belirten Çallı, “ Tabloda kara çarşaflı bir grubu, yeşil renkli AB bayrağı ile çizdim.Türkiye’nin içinde bulunduğu durum karşısında sanatçılar da seslerini daha fazla duyurmalı.” ’dedi.

12 Ocak 2008 Cumartesi

Bakanlıktan Sevr'e onay

Haber: Ceyhun BOZKURT

Bölgeler yerine emperyalist harita basılan kaynak kitap
öğrencilere tavsiye edilmiş

İlköğretim’in beşinci sınıflarında yardımcı kaynak olarak okutulmak üzere hazırlanan ve öğrencilere tavsiye edilen kitapta, Türkiye’nin coğrafi haritası yerine “Sevr Haritası” basıldı. Bir eğitimcinin uyarısı ile ortaya çıkan skandalla ilgili bilgi veren yayınevi yetkilisi, “Kesinlikle büyük bir hata oldu. Yayınevi olarak dağıtım yaptığımız bütün kitapçılara ulaşmaya çalışıyoruz” dedi.

Talim Terbiye Kurulu suskun

Mİllİ Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu, yaşanan skandalla ilgili olarak gazetecilerin sorularını cevaplamayarak “susmayı” tercih ediyor. Kurulun, yardımcı kaynakları incelemekle ilgili biriminin, bu hatayı fark etmeden kitaba nasıl onay verdiği ise şimdilik sır... Öğrenci velileri, bu işin peşini bırakmaya niyetli olmadıklarını açıkladı.

Türkiye’yi bölünmüş gösteren haritalar












Kitaptaki haritada, mevcut sınırlarımız muğlak çizgilerle belirtiliyor. Türkiye’nin paylaşıldığı bölümler ise renkli ve net bir şekilde gösteriliyor. Üstte ise emperyalistlerin çizdiği harita görülüyor..



Bakanlık Sevr’i temel kaynak yaptı

İlköğretim kitabında bölgeler haritası yerine Sevr haritası kondu. Talim Terbiye Kurulu ise bir sakınca görmedi.

İlköğretim’in beşinci sınıflarında yardımcı kaynak olarak okutulmak üzere hazırlanan bir kitapta, coğrafi bölgelerin anlatıldığı sayfada, Türkiye’nin coğrafi haritası yerine “Sevr Haritası” basıldı. Sözkonusu kitap, okullarda bu öğretim yılının ilk döneminde okutuldu. Bir eğitimcinin uyarısı ile ortaya çıkan skandalla ilgili bilgi veren yayınevi yetkilisi ise “Kesinlikle büyük bir hata oldu. Düzeltmeye çalışıyoruz” açıklamasını yaptı.

406. sayfada

Mutlu Yayıncılık tarafından basılan “Temel Kaynak 5” kitabının 406’ıncı sayfasında Türkiye’nin “coğrafi bölgeleri”nin anlatıldığı bölümde yer alan haritanın Türkiye’nin bölünme haritası olması tepki topladı. Türkiye’nin mevcut sınırlarının muğlak çizgilerle belirtildiği haritada, Türkiye’nin paylaşıldığı bölümlerin renkli ve net bir şekilde gösterilmesi dikkat çekiyor.
Yayınevi yetkililerinden Osman Bulkan ise, kitapla ilgili sorularımıza “Kesinlikle yanlışlık oldu. Yayınevimizce basılan ve İlköğretim okullarının dördüncü sınıflarına okutulan kitabın 417’inci sayfasında Sevr Antlaşması anlatılıyor. O sayfada olması gereken harita yanlışlıkla bu kitabımızın ilgili sayfasında da basılmış. Yayınevi olarak dağıtım yaptığımız bütün kitapçılara ulaşmaya çalışıyoruz. Hatayı düzelteceğiz” açıklamasını yaptı.

Kurul’dan ses yok

Ancak, okulların Eylül ayında açıldığı varsayılınca, bu hatanın günümüze kadar fark edilmemesi soru işaretleri yaratıyor. Ayrıca Milli Eğitim Talim ve Terbiye Kurulu’nun Yardımcı kaynakları incelemekle ilgili biriminin, bu hatayı fark etmeden kitaba onay vermesi dikkat çekiyor. Skandalla ilgili bilgi almak istediğimiz Talim ve Terbiye Kurulu ise herhangi bir açıklamada bulunmadı.

Kitaptaki Sevr haritasında Türkiye’nin mevcut sınırları muğlak çizgilerle belirtilirken, ülkemizin paylaşıldığı bölümler ise renkli ve net bir şekilde gösterilmiş.

İşte o anlaşmanın bazı maddeleri

* Osmanlı Devleti, İstanbul ve çevresi ile Anadolu’da küçük bir toprak parçasından ibaret olacak, fakat Osmanlılar, antlaşma hükümlerine saygı göstermezlerse ve uymazlarsa, İstanbul da ellerinden alınacak.
* Osmanlı sınırları, Trakya’da Midye’nin çok daha doğusundan başlayarak Büyük Çekmece Gölü’ne inecek, bu hattın batısında kalan Trakya, Yunanistan’a verilecekti. Güney sınırı ise, İskenderun Körfezi ile Antalya Körfezi arasında bulunan Karataş Burnu’ndan başlamak suretiyle Antep, Urfa ve Mardin’i dışta bırakarak Irak sınırına varacak.
* Boğazlar, savaş zamanında bile bütün devletlerin gemilerine açık bulundurulacak ve özel bir bayrağı ve bütçesi olan bir Avrupa komisyonu tarafından kontrol edilecek.
* İngiliz, Fransız, İtalyan ve Japonlardan kurulacak bir komisyonun adli kapitülasyonların yerine geçmek üzere, koyacağı bir usulü Osmanlılar kabul edecekler. Kapitülasyonlardan bütün müttefik uyrukları yararlanacak.