27 Şubat 2008 Çarşamba

Türbanlı doktor serum torbası attı

Haseki Hastanesi'nde fotoğrafının çekilmesine sinirlenen türbanlı bir doktor elindeki serum torbasını Milliyet muhabirine fırlatıp hakaretler yağdırdı

Anayasa değişikliği sonrası üniversitelerde türbanlı öğrencilerin okullara alınıp alınmayacağı tartışılırken, Milliyet'in pazartesi günü yayımlanan manşetinde, bazı devlet hastanelerinde türbanlı doktor ve sağlık çalışanlarının görev yaptığı fotoğraflarla ortaya konuldu.
Milliyet muhabirleri dün de hastanelerde bu durumun değişmediğini fotoğraflarla tespit etti. Daha önce türbanlı hemşire ve laboratuvar görevlilerinin çalıştığı Sağlık Bakanlığı'na bağlı Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne dün 11.00 sıralarında giden Milliyet muhabirleri aynı manzarayla karşılaştı.
Hastane Başhekimi Doç. Dr. Alper Cihan'ın, türbanlı personelin çalışmasının normal olmadığını söylemesine rağmen, makamının bulunduğu 2. katta türbanlı sağlık çalışanlarının görev yaptığı görüldü. Önlüklü ve türbanlı bir sağlık görevlisi de işlerini bitirdikten sonra resmi plakalı araca binerek hastaneden ayrıldı.

Serumu fırlattı!

Yine Sağlık Bakanlığı'na bağlı Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göz Hastalıkları Bölümü'nde de türbanlı bir görevli, hastaların kayıt işlemlerini yaparken görüntülendi. Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde de durum aynıydı. A Blok'ta bulunan Radyoloji Bölümü'ndeki "Manyetik Rezonans Kayıt" masasında türbanlı bir personel hastaların işlemlerini yapıyordu. Acil Servis'te görevli türbanlı bir doktor da sedyedeki hastasıyla Radyoloji Bölümü'nden çıktı. Türbanlı doktor, bu anı görüntüleyen Milliyet foto muhabiri Bünyamin Aygün'e elindeki serum torbasını fırlatıp tekme attı ve hakaretler yağdırdı.

Ümraniye'ye soruşturma

Önceki gün Milliyet'te yer alan fotoğraflar üzerine Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde soruşturma başlatıldı. Hastane başhekimi Doç. Dr. Eyüp Gümüş, haber üzerine hastane yetkililerine daha sıkı tedbir alınması konusunda uyarıda bulunduğunu belirterek, "Fotoğraflarda gördük, soruşturma başlattık. Zaten kaymakamlık da bilgi istedi" dedi.
Vakıf Gureba Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Dr. Turan Aslan, hastanelerinde türbanla görev yapan doktorla ilgili olarak harekete geçtiklerini belirterek, "Bizzat uyarma yaptık. Bir şef bu konuyla ilgili soruşturma yürütüyor. Onun raporu doğrultusunda gerekli işlem yapılacak" diye konuştu.





Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi MR Kayıt Bölümü Saat 13.00




Haseki Hastanesi Radyoloji Bölümü. Saat 13.00



19 Şubat 2008 Salı

Atatürk heykeline çirkin saldırı

 
İZMİR, (DHA)
 
İZMİR'de Çamdibi Atatürk Parkı içinde bulunan Atatürk Heykeli'ne önceki gün sabaha karşı çirkin bir saldırı gerçekleştirildi. Olayda, Ulu Önder Atatürk'ün ve el ele tutuştuğu kız öğrencinin heykelinin kolları koparılarak yerlere atıldı.

Kimliği henüz belirlenemeyen kişilerce gerçekleştiren saldırıda, Atatürk'ün ve el ele tutuştuğu kız öğrencinin heykelinin kolları koparıldı. Kız öğrenci heykelinin diğer kolu da kırıldı.

Atatürk heykelinin elinin parçalanmasına tepki gösteren Bornova Belediye Başkanı CHP'li Sırrı Aydoğan, olayı nefretle kınadığını belirtti. Başkan Aydoğan, "Bilinçsiz, gerici, çağdışı bir kısım insanların elinden çıkmış olduğu belli olan bu saldırıyı şiddetle kınıyorum. Ulu önder ve Cumhuriyetimizin kurucusu, Modern Türkiye'nin mimarı olan Atatürk'ün anıtına yapılan bu saldırı özünde Cumhuriyetimizin kazanımlarına yönelik bir saldırıdır. Son dönemde gündeme getirilen türban tartışmaları gerici bir takım güçleri cesaretlendirmiştir. Olayı nefretle kınıyorum. Atatürk ve onun eserlerine yönelik saldırılara her zaman için karşı duracağız. Yıkılmasına izin vermeyeceğiz. Heykeli ise en kısa zamanda eski haline getirerek yenileyeceğiz" dedi.

Başkan Aydoğan ayrıca, emniyet güçlerinin saldırıyı gerçekleştirenleri en kısa zamanda yakalayarak yargıya teslim edeceklerine inandığını da sözlerine ekledi.

16 Şubat 2008 Cumartesi

Vapurda namaz şov!

Ayyakkabılarını çıkaran uzun sakallı, 25 yaşlarındaki bir adam üç kişilik banka çıkarak kimseye aldırmadan namaz kıldı...

Bu sırada vapur sürekli yön değiştirdiği için kıble de değişti; ama o, bunu umursamadan namazına devam etti.

Çünkü asıl derdinin namaz olmadığı, secdeye yatarken bile etrafa kaçamak bakışlar atmasından belliydi...
İşin ilginci, o güvertede güvenlik kamerası da vardı, güvenlik elemanı da... Ama kimse oralı bile olmadı!

Bu namazın Allah katında kabul edilip edilmeyeceğini sorgulamak haddimiz değil elbette...

Ama “Bu da mı özgürlük” sorusunu sormamımızı da kimse engelleyemez! En azından, şimdilik

Bu namazın Allah katında kabul edilip edilmeyeceğini Kur'an söylüyor :

Mâ'un Sûresi 4-5 ve 6. ayetler
107.4 Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki,
107.5. Onlar namazlarını ciddiye almazlar.
107.6. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yapanlardır

14 Şubat 2008 Perşembe

İstanbul Akmerkez'de alışılmadık manzara


Havaalanı ve boğaz köprüsünden sonra bugün ünlü alışveriş merkezi Akmerkez'de de alışılmışın dışında bir manzarayla karşılaşıldı.

Merkezin giriş katındaki Gilan mücevher mağazasının önünde 16.55 sıralarında önce bir kadının ardından da eşinin namaz kıldığını görenler şaşkınlığını gizleyemedi. Böyle bir durumla ilk kez karşılaştığını belirten işyerlerinin çalışanlarından bazıları bunu cep telefonlarına kaydetti.

Tanıkların dha'ya anlattığına göre art arda namaz kılan çifte müdahale eden olmadı. Hiç kimseyle konuşmayan ve kimlikleri hakkında bilgi dinilemeyen çift daha sonra bulukları yerden ayrıldı.

Kısa etek giyen öğrenci kızların bacağına yanıcı sıvı atıldı


MERSİN’in Tarsus İlçesi’nde biri lise son diğeri ilköğretim okulu 6’ncı sınıf öğrencisi 2 kızın bacaklarına, eteklerinin kısa olduğu gerekçesiyle arkalarından gelen birkaç kişi tarafından şırınga ile sıvı bir madde püskürtüldü. Yanma hissi ile çığlık atan kız öğrencilerden biri kuaföre, diğeri okuluna sığındı. Yakıcı sıvı maddenin ne olduğu araştırılırken, kızların bacaklarında yara oluştu. Doktorlar, kız öğrencilerin bacaklarına sıkılan sıvı maddenin güçlü bir asit olabileceğini söylerken, polis saldırganları arıyor.


Cumhuriyet Savcılığı’nın incelemeye aldığı her iki olay geçen pazartesi günü meydana geldi. Kent merkezinde yaşanan ilk olayda, Anıt Mahallesi’ndeki Atatürk İlköğretim Okulu’nun kapısı önünde duran 14 yaşındaki B.S.Y., sağ bacağında yanma hissedince çığlık attı. Okul yönetiminin Tarsus Devlet Hastanesi’ne götürdüğü B.’nin bacağına yakıcı ve yanıcı bir madde sıkıldığı belirlendi.
Öğle saatlerinde yaşanan bu olaydan yarım saat sonra da şırıngalı saldırı olayı, bu kez, bu okula 100 metre uzaklıktaki Atatürk Bulvarı Demokrasi Meydanı’nda bulunan Cengiz Topel Lisesi önünde meydana geldi. Kimliği belirsiz iki kişiden biri, okul çıkışı kaldırımda yürüyen ve kısa etekli okul forması giydiği için laf attıkları 17 yaşındaki G.K.’nin arkasından yanaşarak, bacaklarına doğru şırınga ile bir madde sıkıp kaçtı. Her iki bacağının diz altı kesiminde giydiği çorapları bir anda yanarak acılar içinde çığlık atan G.K., yakındaki bir kuaföre sığındı. Kuaförde bacaklarına su dökülerek sakinleştirilen G.K. de Tarsus Devlet Hastanesi’nde tedavi edildi.

EŞKAL AYNI

İlk ifadeleri hastane polisince alınan kız öğrenciler, daha sonra Çocuk Şubesi’ne götürüldü. Burada yeniden ifadeleri alınan öğrenciler ve görgü tanıklarının ifadelerinden, saldırıyı yapanların eşkallerinin aynı olduğu anlaşıldı.
Polisin hazırladığı dosya Cumhuriyet Savcılığı’na intikal ettirilirken, geniş bir soruşturma başlatıldı. Öğrencilerin bacaklarına sıkılan, doktorların güçlü bir asit olabileceğini söylediği yakıcı sıvı maddenin ne olduğunun belirlenebilmesi için öğrencilerin yanan çorapları inceleme için Adana’daki Bölge Kriminal Polis Laboratuvarı’na gönderildi. Verilen eşkal doğrultusunda şırıngalı saldırganları arayan polis, soruşturmayı sürdürüyor.

ÇORAPLARI ERİYİP, YANDI

Olayın şokunu yaşayan kız öğrencilerden G.K., öğlen saati ders bitimi sonrası eve giderken önünden 2-3 kişinin geçtiğini belirtip, yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Bana ‘Bu kızın eteği kısa’ diyerek laf attılar. Daha sonra arkamdan bir sıvı sıçraması hissettim, sonra çorabımın yandığını gördüm. Çorabım erimeye başladı ve yanmayı hissedince bağırdım. Acı yüzünden etrafıma bakamıyordum. Daha önceden gittiğim bir kuaföre sığındım, onlar yardım etti. Hastaneye gidince mahalleden bir kız arkadaşımla karşılaştım. Onda da aynı şey olmuş. Onun da bir bacağı yanmıştı. Pansuman yaparken canım çok acıyordu. Doktorlar ‘Asit, kezzap olabilir. Şırınga ile sıkılmıştır’ dediler. Bunu yapanlar 20 yaşlarında 2- 3 kişiydi sanıyorum. Saldırının bizim kısa etekli olduğumuz için yapılmış olabileceğini düşünüyorum. Türban olayları gündemdeyken, bana ‘eteği kısa’ demelerinden öyle şüpheleniyorum.''

‘KISA ETEKLİLERE KEZZAP ATILIYORMUŞ’

Arkadaşıyla okula giderken bu olayın başına geldiğini anlatan B.S.Y. de, ayağının önce kaşınır gibi olduğunu, ancak önemsemediğini belirterek, kaşıntının acıya dönüştüğünü söyledi. B.S.Y. olayı şöyle anlattı:
“Bacağım kaşınır gibi oldu, sonradan yanma ve acı hissettim. Baktığımda çorabım yırtılmış, mor lekeler oluşmuştu. Canım yandı, çığlık atınca okul idaresine gittim. Annemi aradık geldi. Fen öğretmenimiz yaraya bakıp, asit olduğunu söyledi. Hastaneye gittik, pansuman yapıldı, şimdi bacağımda yara var'' dedi.
Yaşanan bu iki olay, ‘kısa eteklilere kezzap atılıyormuş’ söylentilerinin yayılmasına ve paniğe yol açtı. Polis, şırıngalı dehşetin faillerini arıyor.

10 Şubat 2008 Pazar

Laiklik ilkesine büyük darbe... 11 yıl sonra türban serbest



Türbana serbestlik getiren Anayasa değişikliği, dünkü tarihi oylamada 411 oyla Meclis’ten geçti. 1967’de Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ndeki bir eylemle gündeme giren ve 1997’de Anayasa Mahkemesi kararıyla yasaklanan türban 11 yıl aradan sonra serbest bırakıldı.

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde 1967’de bir grup kız öğrencinin eylemiyle Türkiye’nin gündemine giren ve 1997’de yasaklanan türban 11 yıl aradan sonra dün serbest bırakıldı. Bütün Türkiye’yi saran gerginliklere ve tartışmalara rağmen AKP-MHP bloku, Anayasa değişikliğini rekor oyla TBMM’den geçirdi. 6 KİŞİLİK FİRE Paketin tümü üzerindeki oylamaya 518 milletvekili katıldı. 411 kabul oyuna karşın, 103 ret oyu çıktı. DTP, son oylamada türban koalisyonuna katılınca, paketin tümüne, maddelerden fazla oy verildi. AKP’deki tek hasta vekil dışında iki partiden tam oy kullanıldı. Ancak DTP ve bağımsızların desteği de sayıldığında koalisyon bloğunda 6 kişinin kabul oyu vermediği belirlendi. Bu kişilerin, MHP’deki rahatsızlar olduğu öne sürüldü. ABD’deki açıklamaları düzenlemeden rahatsız olduğu yorumlarına yol açan MHP milletvekili Gündüz Aktan ise Ankara’ya dönerek oylamalara katıldı. Ret oylarındaki azalma ise il konglerine katılan CHP’lilerden kaynaklandı.

AKP’LİLER SESSİZ

TBMM Genel Kurulu dün görüşmelerine, TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın, "Ayrışılan noktaları değil, buluşabilen noktaları ön plana çıkarma" çağrısıyla başladı. CHP’li kadın milletvekilleri, "Kara hançer, kara devrim ve kara cumartesi" nitelemeleriyle olumsuz bir tablo çizdiler. Müdahale etmemeleri konusunda uyarılan AKP’liler, sert eleştirilere sessiz kaldılar. Paketin ikinci tur görüşmeleri dün 11.00’de başladı. Toptan’ın yönettiği oturuma Başbakan Erdoğan’ın yurtdışında olduğu için katılamadı. Toptan, teammüllerin aksine oturumu konuşmayla açarak, şu mesajları verdi:

HOŞGÖRÜ VE SEVGİ MESAJI

"Cumhuriyetimizin temel niteliklerinden vazgeçmek, milletimizin karakter yapısını terk etmek gibi bir şey olur ki; bunu kimse düşünmez, düşünemez, yapmaz, yapamaz. Anayasa’nın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez özelliklerinden; demokratiklik, Türkiye’nin ileri hedefini; laiklik, milletimizin yaşam biçimini ve devletin karakterini; sosyal devlet olma, insani ve beşeri özelliklerimizi; bütün bunların tacı hukuk devleti de temel normların özelliğini ifade etmektedir."Değişikliği, pazartesi günü Cumhurbaşkanlığına gönderilecek.

Kürsüden indiremediler

TUNCELİ Bağımsız Milletvekili Kamer Genç türban düzenlemesinin, "Anayasa’nın çatısını, şahdamarını keseceğini" savunarak, şöyle konuştu: "Laik Türkiye Cumhuriyeti gözlerimizin önünde yıkılırken biz nasıl hoşgörü göstereceğiz, nasıl susacağız? 1’inci oylamayla laikliği yoğun bakıma aldınız, 2’nci oylamada öldüreceksiniz. Tek başına bir milletvekili olmasaydım bu kürsüyü işgal ederdim. Böyle muhalefet olmaz." Genç, sözlerini tamamlamasına rağmen kürsüden ayrılmadı. Israrlara rağmen Genç’in kürsüden inmemesi üzerine Toptan, birleşime ara verdi. Genç, kuliste karşılaştığı CHP’li ve DSP’li milletvekillerine, "Benim yanıma, kürsüye ikiniz-üçünüz gelemediniz. Gelseydiniz çok şey ifade ederdi" diye sitem etti.

9 Şubat 2008 Cumartesi

TAHRİK devam ediyor

DTP Genel Başkan yardımcısı, Tunceli'de iki yıl önce 7 askeri şehit eden 33'ünü de yaralayan teröristi 'Özgürlük savaşçısı' ilan etti.DTP Tunceli İl Kongresi'nde İstiklal Marşı okunmadı, Atatürk portresi ve Türk bayağı asılmadı. Kongrede il başkanlığına Yurat Polat yeniden seçildi.Belediye Konferans Salonu'nda yapılan kongrenin açılışında konuşan İl Başkanı Murat Polat, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, PKK konusunda “Son fert ortadan kaldırılıncaya kadar bu mücadele sürecek” dediğini savunarak, “Hayır sayın Başbakan sen bu mücadeleyi bitiremezsin. Biz her zaman ‘demokratik çözüm' diyoruz. Ama görüyoruz ki imha ve inkarda ısrar ediliyor. Bu devrimci bir hararettir, devrimci hareketlerin sonu getirilemez. Ham hayâl görüyorsunuz. Biz sonuna kadar direneceğiz, biz sosyalist bir hareketiz, bir halk hareketiyiz. Kürt hareketi halklaşmıştır, ‘Sen bütün halkı yok edemezsin buna gücün yetmez' diyoruz” dedi.

‘CANLI BOMBA' ÖZGÜRLÜK SAVAŞÇISI

DTP Genel Başkan Yardımcısı Kamuran Yüksek, Tunceli'de 30 Haziran 2006 tarihinde intihar saldırısı yapan ve 7 askerin şehit, 33 askerin de yaralanmasına neden olan PKK'lı ‘Canlı bomba' ‘Zilan' kod isimli Zeynep Kınacı'yı ‘özgürlük eylemcisi' ilan etti. Yüksek, Kınacı'nın yaptığı eylemi ve çatışmalarda ölen PKK'lıları kastederek onların çığlıklarını yüreğinde hisettiğini belirterek şöyle konuştu:“Hâlâ Zilan'ların bu kentte geliştirdikleri özgürlük eylemlerini hissediyorum, hâlâ toprağa bedeni düşen yoldaşlarımın çığlıklarını duyuyorum, hâlâ halkımız üzerinde geliştirilen baskının zulmün açılarını yüreğimde hissediyorum ve hâlâ Dersim'in tüm bunlara karşı geliştirdiği özgürlük direnişini hissediyorum. Bize ısrarla bir şeyler dedirtmeye çalışanlar duysun bunu. PKK bir terörist örgüt değildir.”Tunceli Belediye Başkanı DTP'li Songül Erol Abdil ise, Kuzey Irak'taki PKK'lı teröristlerin karargahının bulunduğu Kandil Dağı'na her uçak kalktığında, aynı havayı soludukları ve beraber büyüdükleri insanların öldürüleceği kaygısını yaşadıklarını söyledi. Başkan Abdil, “Kandil'e her uçak kalktığında, Tunceli'de operasyon için her helikopter kalktığında bizde birlikte doğduğumuz birlikte aynı havayı solduğumuz insanları öldürecekler diye kaygılar yaşıyoruz. Biz bunun için Kürt sorununun demokratik yollarla çözülmesini istiyoruz. Artık bu tip kaygılar yaşamak istemiyoruz” dedi.DTP Tunceli milletvekili Şerafettin Halis ise, AKP'nin 2009'da yapılacak yerel seçimlerde Tunceli'de belediyeyi almayı hedeflediğini söyledi. Halis, AKP'nin önceki seçimlerde kazandığı belediyelerin zor durumda olduğunu ve itfaye araçların akü takamaz duruma geldiklerini ve Hozat'ta 2 Alevi Köyü'ne imam ataması yapıldığını öne sürerek şöyle konuştu:“Bir belediye verdik otelini sattılar, itfaiyeye akü takamıyorlar. Nasıl burayı alırlar? Burayı almak istemesi satın alma politikasıdır ama Dersim (Tunceli'yi kast ediyor) satın alınamaz. Bazı rant çevreleri AKP'nin yeni il yönetimi listesine girmiş bunlar sözüm ona yoksullara sahip çıkacaklar. Bunlar yoksullara bir şey vermez. Hozat'ta Alevi köylerine imam atamışlar, Hozat'ın her iki köyünde tek bir Sunni vatandaşın olmamasına karşın 2 Alevi Köyü'ne imam atanıyor. Bu, AKP'nin sinsi planıdır. Daha önce de Sivas'ta da öğretmeni olmayan Alevi Köyü'ne imam atamışlardı.”

7 Şubat 2008 Perşembe

Yeni Yargıtay Başkanı'ndan ilk turban yorumu

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, türban tartışmalarını basit bir konu olarak indirgemenin mümkün olmadığını belirterek, “Olay basit bir türban sorunu da değildir. Bilimin, teknolojinin bu kadar ileri bir seviyeye ulaştığı bu çağda Tanrı'nın verdiği aklı ve zekayı kullanarak doğruları bulmak yerine hurafelerle dolu bir sisteme geri dönüş çabalarına geçit vermememiz gerekir” dedi.

Yargıtay Başkanlığı'na seçilen Hasan Gerçeker'e mazbatası düzenlenen törenle verildi.
Gerçeker, törendeki konuşmasına çalışma arkadaşlarına teşekkür ederek ve onların güvenine layık olmaya çalışacağını belirterek başladı. Gerçeker, mazbata töreni geleneğini başlatan Başkanvekili Osman Şirin'e de teşekkür etti.


Uzun ve yorucu bir seçim süreci geçirdiklerini belirten Gerçeker, bu sürecin yüce yargıya yakışır bir olgunlukla sona erdiğini söyledi.

Gerçeker, yarışa girdiği tüm arkadaşlarının görevi en iyi şekilde yapacaklarına sonsuz inancı bulunduğunu ifade ederek, “Onlara da bu süreçte yaşattıkları güzellikler için teşekkür ederim. Şu zor ve çetin koşullarla dolu ortamda yargının yücelmesi, layık olduğu konuma ulaşması ve tam bağımsız bir yargı erkinin oluşması için destek ve yardımlarını esirgemeyeceklerine inanıyorum” diye konuştu.

Yargıtay'ın yargının öncü gücü, lokomotifi olduğuna işaret eden Gerçeker, kurumun bugün çok büyük sıkıntılar içinde bulunduğunu kaydetti.

Gerçeker, milyonları aşan dosya sirkülasyonunun Yargıtay mensuplarının üstün gayretleri ve özverili çalışmalarına rağmen tüm dairelerin büyük bir iş yükü altında kalmalarına yol açtığını kaydetti. Fiziksel koşullar ve personel yetersizliği, bina gibi bir çok sorunun bulunduğunu ve bunların acilen çözümlenmesi gerektiğini kaydeden Gerçeker, adaletin gerçek anlamda sağlanmasının ancak bu sorunların tam anlamıyla çözümüyle mümkün olacağını söyledi. Gerçeker, basın mensuplarının ülkenin teminatı olan yargının bu çok önemli sorunlarını kamuoyuna en iyi ve gerçekçi biçimde duyurmalarını da istedi.

Gerçeker, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bizler hukukçuyuz. Ülkenin toplumun teminatı olan yargıçlarız. Şu anda çok önemli anayasal, yargısal değişiklikler, Yargıtay Yasası değişikliği gündemdir. Bizler, yargı erki olarak elbette bu konularda doğru bildiklerimizi söylemek zorundayız. Gördüğümüz yanlışları söyleyip doğruyu bulmakta çaba göstermek yetki ve sorumluluğunu taşımaktayız. Bu konularda en kısa zamanda yetkili kurullarımızla toplanarak gerekli açıklamalarda yapılacaktır. Devlet idaresinde olduğu gibi kurumların idaresinde de devamlılık esastır. Sayın Başkanvekilimizin 4 Şubatta iki meslektaşımızın veda töreninde çok güzel ve özlü bir biçimde ortaya koyduğu gibi önceki Başkanlar Kurulunun çok önemli mesajlar içeren bildirisine atıfta bulunarak yaptığı değerlendirmeye aynen katılıyorum.

Bizler Yüce Atatürk'ün önderliğinde kurulan ve O'nun ilkeleri doğrultusunda, çizdiği aydınlık yolda gösterdiği hedefe doğru bu günlere gelen Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Anayasayla teminat altına alınmış bulunan temel ilkelerini devletin diğer kurumlarıyla birlik, bütünlük ve uzlaşı içinde olarak korumak ve kollamak durumundayız.”

Anayasal ve yasal değişiklikleri yapmanın TBMM'nin baş görevi olduğunu ifade eden Gerçeker, “Ancak bu yetki laikliğin zayıflatılmasına neden olacak şekilde kullanılmamalıdır. Olay basit bir türban sorunu da değildir. Bilimin, teknolojinin bu kadar ileri bir seviyeye ulaştığı bu çağda Tanrı'nın verdiği aklı ve zekayı kullanarak doğruları bulmak yerine hurafelerle dolu bir sisteme geri dönüş çabalarına geçit vermememiz gerekir” diye konuştu.

Cumhuriyet ilkelerine gönülden bağlı hiçbir devlet ve kurum yetkilisinin bu düşüncede olduğunu aklına bile getirmek istemediğini kaydeden Gerçeker, şöyle devam etti:

“Bir defa daha vurgulamak istiyorum, bizler kurumlar arasında çatışmadan değil, devletin birlik ve bütünlüğü için uzlaşmadan, karşılıklı sevgi ve saygıdan, diyalogdan yanayız. Toplumun huzur ve güvenliği için barış ve kardeşlikten yanayız. Her türlü ayrımcılığa karşıyız, inançlara saygılıyız. Yüce Türk Milleti, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün ortaya koyduğu milliyetçilik anlayışında da olduğu gibi bu ilkeler doğrultusunda asırlar boyu varlığını korumuş, devletler kurmuş, kaynayan bir kazan durumunda bulunan Orta Doğu'da ve tüm dünyada bir denge unsuru olmaya, batı ile doğu arasında bir köprü görevi yapmaya devam edegelmiştir. Bütün çabamız ve amacımız yargının yücelmesi, hukukun üstünlüğü ilkesinin gerçek anlamıyla yaşam bulması, ülkemizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğü içinde esenliğe kavuşması içindir.”

6 Şubat 2008 Çarşamba

Suudi Arabistan Starbucks'da namahrem baskını

Suudi başkenti Riyad'daki bir Starbucks'ta finans uzmanı bir kadın ile erkek meslektaşı iş görüşmesi yaparken, polisin ani baskını sonucu tutuklandılar.

"Yara" adlı kadın hapishaneye götürüldü, tepeden tırnağa soyularak arandı. Sonra "namahremle" yakalandığına dair bir itiraf zorla imzalattırıldı. Kadını hapisten kocası kurtardı, erkek hálá içeride.

SUUDİ Arabistan'ın din polisi Mutavin, Starbucks'ın başkent Riyad'daki bir şubesinde akrabalık bağı bulunmayan bir erkek meslektaşıyla oturan kadını tutukladı. Adının Yara olduğunu söyleyen ve finans danışmanlığı yapan 40 yaşındaki kadın, Arab News gazetesine yaptığı açıklamada Starbucks'ın 'aile' bölümünde Suriyeli bir iş arkadaşıyla yaptığı görüşme sırasında, 'Fazileti Teşvik ve Haysiyetin Korunması Komisyonu' üyesi polislerin baskınına uğradıklarını söyledi.

Ardından Riyad'da bir hapishaneye götürüldüğünü belirten Yara, burada tepeden tırnağa soyularak üstünün arandığını ve 'akrabalık bağı bulunmayan' bir erkekle yakalandığına dair bir itirafın kendisine zorla imzalattırıldığını kaydetti.

"İmzalamaktan başka çarem yoktu. Hayatımdan bile endişe ettim. Beni döveceklerinden ya da başka bir şey yapacaklarından korktum" diyen Suudi kadın, birkaç saatlik tutukluluktan sonra kocası tarafından kurtarıldı. Kadınla Starbucks'ta 'yakalanan' Suriyeli meslektaşının ise halen tutuklu olduğu belirtiliyor.

'Mutavin' adı verilen din polislerinden duyulan korku, Suudi Arabistan'ın günlük hayatında oldukça belirgin. Bu polisler, sopalarla sokaklarda dolaşıp giysilerin dine uygunluğunu, kadınlarla erkeklerin birbirine yaklaşıp yaklaşmadığını ve ibadetlerin zamanında yapılıp yapılmadığını denetliyor. Polisin, gerekli görürse dövme veya gözaltına alma yetkisi var. 'Mutavin'lerin 5 bin kadar kişinin ölümüne yol açtığı iddiaları da BM tarafından gündeme getirilmişti.

4 Şubat 2008 Pazartesi

Yargıtay'dan türban eleştirisi

Yargıtay Başkanvekili Osman Şirin, Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun 28 Eylül 2007'de yayımladığı bildiriyi anımsatarak, “Başkanlar Kurulu, Cumhuriyetin temel ilkelerinin zaafa uğratılmasının benimsenemeyeceğini, laiklik ilkesinin doğrudan veya dolaylı yeni düzenlemelerle zayıflatılmasının kesinlikle kabul edilmez olduğunu belirtmiştir” dedi.


Şirin, yaş haddinden emekliye ayrılan 2 Yargıtay üyesinin veda töreninde yaptığı konuşmada, emekli olan 2 arkadaşıyla İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinde 1960 yılında birlikte okuduklarını söyledi.

Arkadaşlarına seslenen Şirin, şöyle konuştu:

“İstanbul Hukuk Fakültesi'nin içinde ne örtünme ihtiyacını duyan bir kızımız vardı, ne de kapıda 'örtünmeliyim', 'dini inancımın gereği budur' diye eyleme giden bir kişi vardı. Hiçbirisi mevcut değildi. Türkiye'de 3 üniversite vardı. Her birisi çağdaş görünümleriyle, o mükemmel tavırlarıyla, o coşkulu ve birbirini katiyetle ayırmayan giysileriyle eğitimlerini sürdürdüler.
Ne oldu o bizim üniversitelerimize? Bugün kapılarında 'inancımın gereğidir' diye bar bar bağırılıyor ve 'inancı gereğidir' diye o bağırmalara kendi anlayışları doğrultusunda destek verenler, bugün Türkiye'nin gündemini sadece ve yalnız diğer gündemleri unutarak ya da gerilere öteleyerek, anayasa ve yasa değişikliklerini konu ediyorlar.”

“SÖZLER DUYULMALI VE DİNLENMELİDİR”

Anayasa'nın özünü teşkil eden başlangıç bölümündeki kuvvetler ayrımının devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmediğini ifade eden Şirin, “Medeni bir iş bölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu hükmü bugün acaba ne durumda?” diye konuştu.

Anayasa değişikliği hazırlıkları evresinde Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun 28 Eylül 2007 tarihinde yayımladığı bildiriden bölümler okuyan Şirin, şunları söyledi:

“Başkanlar Kurulu, orada, Anayasa'nın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez hükümleri korunmuş gibi görünse bile, başka maddelerde yapılacak değişikliklerle Cumhuriyetin temel ilkelerinin, zaafa uğratılmasının benimsenemeyeceğini, Cumhuriyetin vazgeçilmez temel dayanağını oluşturan laiklik ilkesinin ve Yüksek Mahkeme kararlarıyla çerçevesi çizilmiş olan laiklik ilkesinin doğrudan veya dolaylı yeni düzenlemelerle zayıflatılmasının kesinlikle kabul edilmez olduğunu belirtmiştir.

Bugün Yargıtay bu sözlerinin arkasındadır, hukuken arkasındadır, hukuki eylemlerle de arkasında olacaktır.”

Şirin'in bu sözleri, salonda uzun süre alkışlandı. Osman Şirin, yasama, yürütme ve yargının kalp, beyin ve akciğer olarak düşünülebileceğini belirterek, “Bunların birbirine hasım olduğu düşünülebilir mi?” diye sordu.

Anayasa'da uygar işbirliğinden bahsedildiğini ifade eden Şirin, “Sözler duyulmalı ve dinlenmelidir” dedi.

Yargıtay Başkanvekili Osman Şirin, 'Yargı, her kararında norm olarak ele aldığı Anayasasını ve yasalarını yasama herhangi bir değişikliğe tabi tutmak istediğinde, buna fikrini beyan etmeyecek mi? Mutlak surette uygar işbirliğinde, bu beraberlikte birbirimizi etkilemek, dinlemek zorundayız” dedi.

Yaş haddinden emekliye ayrılan Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Başkanı Osman Güven Çankaya ile 8. Ceza Dairesi üyesi Ali Erol Özgenç için düzenlenen veda töreninde konuşan Şirin, sözlerine, “içimden geldiği gibi konuşacağım” diyerek başladı.

Şirin, Ulu Önder Atatürk zamanında yüzde 5'lerden aşağı düşmeyen, savaş yıllarında bile oranı zayıflatılmayan milli bütçe payıyla faaliyetlerini yürüten yargı hizmetinin, bugün binde 0.7 oranına indiğini söyledi.

AB'ye göre Türkiye'de yargı hizmetinin 35 bin yargıçla yürütülebileceğini anlatan Şirin, Türk yargısının 9 bin 500 yargıçla zafiyet içinde görev yaptığını belirtti.

“YASAMA VAZGEÇİLMEZİMİZDİR”

Yargının sorunlarının bir türlü ele alınmadığını, yasama ve yürütmeye seslerini duyurmak ihtiyacında olduklarını, yargının öncelikle konuşulması gerektiğini vurgulayan Şirin, şunları söyledi:

“Yargı, her kararında norm olarak ele aldığı Anayasasını ve yasalarını yasama herhangi bir değişikliğe tabi tutmak istediğinde, buna fikrini beyan etmeyecek mi? Geri mi duracak? 'Bu sadece sizi ilgilendirir' mi diyecek? Demek mümkün değil. Mutlak surette uygar işbirliğinde, bu beraberlikte birbirimizi etkilemek, dinlemek zorundayız. Kontrol edilemez bir hızla bugüne gelen ve çarşamba gününden itibaren de ivme kazanarak, devam edeceği belli olan bu davranış mutlaka yasama tarafından sorgulanmalıdır. 1960'ların fotoğrafını görüyoruz. O fotoğraf mı güzel, bugünkü fotoğraf mı güzel, diye mutlaka sorgulanmalıdır. Milli mücadeleyi onurla ve başarıyla yürüten yasama vazgeçilmezimizdir. Yasama, mutlak suretle ondan sonraki yıllarda da büyük başarılarla gerçekleştirdiği yasalaşma kültürünü bu olayda da sorgulayarak gerçekleştirmek zorundadır. Ülke hepimizindir. Biz kendi dönemimizi belli bir yaşa getirmiş olsak da çocuklarımızın ve torunlarımızın dünyasını mutlaka mağrur etmek mecburiyetindeyiz.”
Yasamanın bu ülkenin beyni olduğunu, yargının da onların Anayasa ve yasalara yansıttığı hükümleri dayanak aldığını anlatan Şirin, yargının yasamanın sesini, sözünü ve iradesini kullanarak, hüküm kurduğunu söyledi.

KALP, BEYİN, AKCİĞER...

Yürütmenin de bu ülkenin kalbi olduğunu ve vazgeçilemeyeceğini vurgulayan Şirin, bu işbirliğinde yargının akciğerler görevi gördüğünü, akciğerlerin de teneffüsü sağladığını dile getirdi. Osman Şirin, ancak yargı teneffüsü sağladığında değerli organların ayakta durabileceğini söyledi. Şirin, şöyle devam etti:

“Beynin ve kalbin akciğere, akciğerin beyin ve kalbe hasım olduğu düşünülebilir mi? Onun içindir ki Anayasa bir uygar işbirliğinden bahsetmektedir. Mutlaka sözler duyulmalı, dinlenmeli ve sorgulanmalıdır. Bu sözlerimiz yasamanın yasa yapma, değiştirme, Anayasa değiştirme yetkisine müdahale değildir. Mutlak surette o yetkiler kendilerinindir ama o yetkiler hiç bir Meclisin dahi gücüne ulaşamayacağı, yaşamımızın vazgeçilmezi olan laiklik ilkelerine dokunmaya imkan tanımaz, istesek de tanınamaz. Ama isteyen yoktur. Ben, yüce Meclisimde yürütmenin de yargının da bu ülkenin mutluluğu için çalıştıklarına inanıyorum. Zaten o sorumlulukla bu ateş çemberinde, bu kadar sorunun var olduğu bir dönemde, Ortadoğu'nun haritasının biçilmek istendiği bu evrede biz asıl gündemimizi yakalamak durumundayız.”

Osman Şirin, örtünmeyle ilgili gündemin yerine yargının sorunları ve yargı sistemindeki iyileştirmelerin almasını istediğini söyledi.

Emekli olan arkadaşlarına sağlık ve mutluluk dileyen Şirin, “Laikliğin güçlendiği bir ortamda yaşayın. Ve hepimiz hangi pozisyonda olursak olalım bu değerlere sahip çıkalım” diyerek sözlerini bitirdi.

3 Şubat 2008 Pazar

Siyaset üstü uyarı



58 sivil toplum kuruluşunun desteklediği, çoğunluğu kadın, onbinlerce protestocu, türban serbestisini protesto için Anıtkabir'e yürüdü. Anıtkabir avlusunu ve bağlantılı caddeleri tamamen dolduran protestocular, "Tayyip türbanı Bahçeli'ye tak" sloganları attı.
AKP ve MHP'nin, üniversitelere türban serbestliği getirme girişimine tepki gösteren, çoğunluğunu kadınların oluşturduğu on binlerce protestocu, dün Anıtkabir'de düzenlenen 222-A (2. ayın 2'si saat 2) eyleminde bir araya geldi. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) ve Cumhuriyet Kadınları Derneği'nin (CKD) öncülüğünde gerçekleşen eyleme 58 sivil toplum kuruluşu destek verdi. Anıtkabir Komutanlığı dün Anıtkabiri ziyaret edenlerin 126 bin 240'ının yerli, 275'inin de yabancı olduğunu açıkladı.
ESARET SİMGESİ
Ellerinde bayraklar Atatürk posterleri, kırmızı beyaz atkılar taşıyan ve aralarında türbanlıların da olduğu protestocular, Anıtkabir'in avlusunu ve bağlantılı caddeleri tamamen doldurdular. Çevrede geniş güvenlik önlemleri alındı ve bazı yollar trafiğe kapatırıldı. Protestocular, "Tayyip türbanı Bahçeli'ye tak", "Türkiye laiktir laik kalacak", "Satılmış AKP, işbirlikçi MHP" sloganları attılar. Katılımcılar adına ÇYDD Ankara Şubesi Başkanı Ülkü Günay mozoleye çelenk koydu. Günay, hazırlanan ortak metni, Anıtkabir Ziyaretçi Defteri'ne şöyle yazdı:"Yüce Atatürk, güzel yurdumuz zorlu bir dönemeçten geçiyor. Cumhuriyetimizin temelini oluşturan kazanımlarımız iktidarın ve yandaşlarının siyasi emellerine kurban edilmek isteniyor. Ulus devletleri milletlere ve inançlara bölerek birbirine düşürmek isteyen emperyalizm şimdi de ülkemizde kutsal din duygularını araç edinerek, cumhuriyetimizin temel ilkelerinden olan laikliği ortadan kaldırmaya çalışıyor. Devrimlerimizle karanlıklardan aydınlığa çıkmayı başarmış olan kadınlarımız esaret simgesi olan türbana mahkûm edilmek isteniyor. Bu esaret de 'özgürlük' gibi gösteriliyor. Biz bu oyunun farkındayız ülkemizi karşı devrimin işgaline teslim etmeyeceğiz. Sizden güç alarak buradayız. Ayakta ve uyanık olmaya devam edeceğiz." Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü de, Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunlu ortamın türbanla örtülmeye çalışıldığını belirterek, "Biz kadınlar hayatta kaldığımız sürece laik Türkiye'nin olmazsa olmazı olan laiklik için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Kimse bizi engelleyemez" dedi. Cumhuriyet Kadınları Derneği Başkanı Şenal Sarıhan ise laikliğin ihlal edilmesine karşı olduklarını belirterek, "Burada toplanan binlerce kadının ve Türk halkının talebi türbanın yasak olması. AKP ve MHP'nin talebi halkın isteğinden çok farklı onlar siyasi işlerin peşindeler. Halk, laiklik, demokrasi ve tam bağımsızlık istiyor" görüşünü dile getirdi.
9 ŞUBAT'TA TBMM'DE
Anıtkabir'deki eylemin sona ermesinin ardından kadınlar TBMM'ye yürümek istediler. Ancak polis, Genelkurmay Başkanlığı önünde grubun önünü kesti ve göstericilerin TBMM'ye yürümesine izin verilmedi. Göstericiler, 9 Şubat Cumartesi günü TBMM önünde toplanmayı kararlaştırarak olaysız dağıldılar.

İkinci planda kalma

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, Salı günü TBMM'ye giderek AKP, MHP ve CHP'nin gruplarını, "Basacaklarını" söyledi. Güllü, "CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'la görüşerek, türban ve laiklik konusunda ikinci planda kalmaması için kendisini uyaracağız" dedi. Açığından kapalısınaTürban eylemi için Anıtkabir'de bir araya gelen on binler, ilginç bir topluluk oluşturdu. Başı açık kadınlar Ata'nın mozolesi önünde dua ederken, bir grup türbanlı, başı örtülü kadın, "Türkiye laiktir laik kalacak " sloganları attı. Genç kadınlar ellerinde bayraklarla yürüyüşe katılırken, üzerinde "laik Cumhuriyet için" yazan çelenk, Ata'nın mozolesine bırakıldı.

Zonguldak'ta 'Şeriata karşı omuz omuza' sloganları

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Atatürkçü Düşünce Derneği üyeleri, Zonguldak Madenci Anıtı önünde toplanarak üniversitelerde türbanı serbest bırakma girişimlerini protesto etti. Başörtülü kadınların da katıldığı eylemde 'Şeriata karşı omuz omuza' sloganı atıldı. Bazı kadınlar üzerinde 'Ömrümüzün yettiği yere kadar Atam izindeyiz' yazılı atkıyla Madenci Anıtı önünde hatıra fotoğrafı çektirdi.
İZMİR

Bahçeli'ye sordular

Üniversitede türban serbestliği girişimini protesto etmek için kara çarşafla yürüyen ve ardından çarşaflarını yakan DSP'li kadınların hedefinde, AKP'yle birlikte hareket eden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli vardı. Kadınlardan birinin hazırladığı dövizde, genel seçimler öncesinde miting meydanında hükümeti terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ı asmamakla suçlayarak, ip fırlatmasına vurgu yapılan Bahçeli, şu ifadelerle eleştiriliyordu: "Meydanlarda ip attın, Meclis'te havlu attın, laikliği ne yaptın?"

ANTALYA

Karşılaştırmalı sloganTürban karşıtı mitinge katılan kadınlar, hazırladıkları ilginç dövizleri taşıdılar. Deniz kıyısında başı açık ve vücut hatları belli sarışın bir kadın ile gözleri bile kara çarşaflı iki ayrı kadın fotoğrafının yer aldığı bir dövizdeki slogan ise dikkat çekiciydi: "Ve Tanrı kadını yarattı, peki bunu kim yarattı?"

ADANA
Pankartlı mesajAtatürk Parkı'nda toplanan yüzlerce kişi üniversitelerde türbanın serbest bırakılması girişimini protesto etti. Üzerinde Atatürk resmi ve imzası bulunan tişört giyen bir genç kız da tepkisini böyle dile getirdi.

2 Şubat 2008 Cumartesi

İlk tepki gösterildi : 222A



Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Cumhuriyet Kadınları Derneği'nin öncülüğünde türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasını protesto etmek için onbinlerce kişi “222-A: 2. Ayın 2'sinde Saat 2'de Anıtkabir'de" sloganıyla Atatük'ün huzurunda buluştu.

TBMM Anayasa Komisyonu'ndan da geçen türbanın üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliğini protesto etmek için Başkent'e gelen 54 sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve üyeleri Anıtkabir'de toplandı.

Ellerinde bayraklar Atatürk posterleri, kırmızı beyaz atkılar taşıyan binlerce kişi Anıtkabir meydanını ve Anıtkabir'e bağlantılı caddeyi tamamen doldurdu. Anıtkabir içindeki alandaki toplanan grup "Tayyip türbanı Bahçeli'ye tak", "Türkiye laiktir laik kalacak", "Satılmış AKP, işbirlikçi MHP" sloganları attı. Kalabalığın içinde türbanlı kadınların da bulunduğu dikkat çekti.
Aslanlı Yol'dan birlikte yürüyerek Atatürk'ün manevi huzurunda saygı duruşunda bulunulduktan sonra katılımcılar adına, ÇYDD Ankara Şubesi Başkanı Ülkü Günay mozoleye çelenk koydu. Ardından, hazırlanan ortak metin, Anıtkabir Ziyaretçi Defteri'ne Günay tarafından yazıldı. Günay Anıtkabir Ziyaretçi Defteri'ne şunları yazdı:

"Yüce Atatürk, güzel yurdumuz zorlu bir dönemeçten geçiyor. Cumhuriyetimizin temelini oluşturan kazanımlarımız iktidarın ve yandaşlarının siyasi emellerine kurban edilmek isteniyor. Ulus devletleri milletlere ve inançlara bölerek birbirine düşürmek isteyen enperyalizm şimdi de ülkemizde kutsal din duygularını araç edinerek, cumhuriyetimizin temel ilkelerinden olan laikliği ortadan kaldırmaya çalışıyor. Devrimlerimizle karanlıklardan aydınlığa çıkmayı başarmış olan kadınlarımız esaret simgesi olan türbana mahkum edilmek isteniyor. Bu esaret de 'özgürlük' gibi gösteriliyor. Biz bu oyunun farkındayız ülkemizi karşı devrimin işgaline teslim etmeyeceğiz. Sizden güç alarak buradayız. Ayakta ve uyanık olmaya devam edeceğiz"
Öte yandan Anıtkabir civarındaki yollarda tedbir alan güvenlik kuvvetleri bazı yolları trafiğe kapatırken, Çevik Kuvvet şüpheli araçlar ve şahısları kontrolden geçirdi.
İZMİR'DE KARA ÇARŞAF YAKMA EYLEMİ

Demokratik Sol Parti İzmir İl Başkanlığı'nın kadın üyeleri, kara çarşaf giyip yürüyüş yaparak türbanla ilgili yasal düzenlemeleri protesto etti. Cumhuriyet Meydanı'ndaki Atatürk Anıtı'na çelenk koyup, şikayette bulunan kadınlar, İstiklal Marşı okurken çıkarttıkları kara çarşafları yakıp tepkilerini gösterdi.

DSP İzmir İl Başkanlığı'nın Basmane Semti'ndeki binası önünde toplanan, bazıları kara çarşaf giyen, çoğunluğunu da kadınların oluşturduğu yaklaşık 100 üyesi, kortej oluşturup Cumhuriyet Meydanı'na kadar yürüdü. Kara çarşaflı kadınların önde bulunduğu grubun ilerlemesi sırasında, ‘Türkiye laiktir, laik kalacak', ‘Şeriat şaşırma, sabrımızı taşırma', ‘Gerici AKP, işbirlikçi MHP' sloganları atıldı, tepkileri dile getiren pankartlar açıldı. Geldikleri Cumhuriyet Meydanı'ndaki Atatürk Anıtı önünde saygı duruşunda bulunan DSP İzmir İl Başkanlığı'nın üyelerinden kara çarşaflı kadınlar, İstiklal Marşı sırasında üzerlerindekileri çıkardı. İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından Atatürk Anıtı'na çelenk konulurken, grup adına açıklama yapan DSP Kadın Komisyonu Başkanı Aylin Keşoğlu, şunları söyledi:

“Bugün burada yaşasaydın, eğer tahminen senin de karşı çıkacağın bir kanun teklifinin meclise sunulmasını protesto için toplandık. Türbanın üniversitelerde serbest bırakılması, toplumda büyük bir kaos yaratacaktır. Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkesi olan laikliğe aykırı davranılacaktır. Politik çıkarlar ve siyasi tercihlerin din ve vicdan özgürlüğü adı altında üniversitelerde bilimsel özgürlükleri tehdit etmesi kesinlikle kabul edilemez. Esasen türbanın Kuran'da dahi yeri yoktur. AKP bu olayı gündeme taşıyarak siyasi rant peşindedir. Bugüne kadar hiçbir kızımız başında türban var diye üniversite hakkından mahrum edilmemiştir. Üniversitelerden başlayan türban serbestliğinin masum bir özgürlük ötesinde rejimi değiştirmeye yönelik bir tehdit olacağı açıktır. Bilim felsefesine ve hukuka böylesine aykırı bir dayatmanın inanç özgürlüğü kisvesi altında gündeme getirilmesini ve dini bütün insanların bu şekilde kandırılmasını hem barış ortamını bozmaya hem de laik Türkiye Cumhuriyeti'nin temel niteliklerini değiştirmye yönelik çok tehlikeli bir hamle olarak görüyor. Demokratik solcular olarak memleketi bu duruma getirenleri senin manevi huzurunda sana şikayet ediyor ve onları şiddetle kınıyoruz.”

YAKARAK TEPKİ

DSP İzmir İl Başkanı Özdemir Sökmen de türbandan sonraki adımın kara çarşaf olduğunu, tepkilerinin örnek olması ve tüm ülkeye yayılması gerektiğini söyledi. Açıklamaların ardından üyeler, Cumhuriyet Meydanı'ndaki Türk Telekom Binası önünde teneke içine koydukları kara çarşafları benzin dökerek yaktı, tepkilerini dile getirdi.SİVAS'TA 200 KİŞİLİK PROTESTO
Sivas'ta, Cumhuriyet Kadınları Derneği üyelerince düzenlenen gösteride, üniversitelerede türbanın serbest bırakılması girişimi protesto edildi.Büyük çoğunluğunu dernek üyelerinin oluşturduğu 200 kişilik grubun protesto gösterisene, CHP Sivas Milletveki Malik Ejder Özdemir ile bazı sivil toplum örgütü temsilcileri de katıldı. Atatürk Anıtı'na çelenk koulup İstiklal Marşı'nın okunduğu protesto gösterisinde bir konuşma yapan Cumuhriyet Kadınları Derneği Başkanı Nurten Yanalak, türbanı esaret simgesi olarak gördüklerini söyledi. Yanalak, şöyle dedi:“Ulusal devletleri, milletleri inançlarına göre birbirine düşürmek isteyen emperyalizm, şimdi de ülkemizde, kutsal din duygularını araç edinerek, Cumhuriyetimizin temel ilkelerinden olan laikliği ortadan kaldırmaya çalışıyor. Devrimlerimizle, karanlıktan aydınlığa çıkmayı başarmış olan kadınlarımız, esaret simgesi olan türbana mahkum edilmek isteniyor. Bu esaret de özgürlük gibi öneriliyor. Biz bu oyunun farkındayız. Ülkemizi karşı devrimin işgaline teslim etmeyeceğiz.”

Göstericiler bu konumanın ardından ‘Türkiye laiktir, laik kalacak' sloganı atarak dağıldı.
BARTIN'DA PROTESTO VAR
Bartın'da Atatürkçü Düşünce Derneği'nce üniversitede türbanı serbest bırakma girişimi protesto edildi.Atatürkçü Düşünce Derneği'nce Bartın Cumhuriyet Meydanı'nda yapılan basın açıklamasına, Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Bartın Orman Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Metin Sarıbaş, CHP ve DSP'li yöneticiler, sivil toplum örgütleri ve sendika yöneticilerinden oluşan yaklaşık 50 kişi katıldı. Basın bildirisini okuyan Bartın Barosu avukatlarından Nilgün Saban, teokratik devlet yapısı oluşturulmak istendiğini ööne sürerek, “Ülkemizde Cumhuriyet rejimini ve onun değerlerini hedef alarak, laik devlet düzeni yerine teokratik devlet yapısı oluşturmak istedikleri artık açıkça ifade edilir olmuştur. Devletimizin yoksulluk, işsizlik, terör ve ağır borç yükü, gerçek demokrasiye ulaşım gibi dev sorunları çözüm beklerken, gerçek özgürlük sorunumuş gibi üniversitelerde türban yasağının kaldırılması girişimi, laiklik karşıtı istekleri daha da önü alınamaz hale sokacaktır” dedi.

1 Şubat 2008 Cuma

Teslim olmuş medya kampanya yapıyor



Önce kendi ulusunuzu, milletinizi, insanınızı ve Cumhuriyetinizi kurtarın !


Afganistan'da 23 yaşında bir üniversite öğrencisi…Suçu: İnternetten kadın haklarını içeren bir raporu indirip arkadaşlarına dağıtmak…Cezası: İdam ve onaylandı…Kambas şimdi ölümü bekliyor…Ve biz bu duruma isyan ediyoruz. Afganistan'ı çağdışı Taliban rejiminden kurtarmak için dünya seferber olmuştu…Biz de asker gönderdik. Hatta iki kez Kabil'in savunması için orada komutanlığı Türk generalleri yaptı…Türk askerinin orada bulunma amacı BM'nin ve NATO'nun "çağdışı Taliban rejimini yıkıp yerine çağdaş demokrasi"ye geçilmesine yardımcı olmaktı…Bu amaçla Karzai Devlet başkanı oldu. Hatta Dışişleri eski Bakanlarımızdan Hikmet Çetin orada uzun süre NATO özel temsilcisi görevi yaptı…Ama bu olay gösteriyor ki, Taliban rejimi hala orada hakim…Hala kızlar okula gidemiyor. Kadınlar Burkasız sokağa çıkamıyor.Ve son olarak 23 yaşındaki bir genç, kadın haklarını içeren bir raporu internetten indirdiği için idam cezasına çarptırılıyor.Akıl alır gibi değil. Sanki yüzlerce yıl öncesinden ortaçağın "cadı avı" dönemlerinden bir haber gibi…İşte buna isyan ediyoruz…Eğer kadın hakkını savunmak idam cezası gerektiriyorsa, bizim askerimizin orada ne işi var. BM ve NATO orada ne yapıyor…İngiliz The independent Gazetesi 23 yaşındaki üniversite öğrencisinin idam kurtarılması için bir kampanya başlattı. İngiliz Hükümeti'nin müdahalesi için okurlarını imza atmaya çağırdı.Biz de katılıyoruz. Eğer bu idamı durdurabilirsek; büyük bir insanlık suçunu önlemiş olacağız.Eğer sizin de kurtarılacak bir hayatta ufak bir payınız olsun isterseniz aşağıdaki kısa metnin Türkçe ve İngilizcelerini tıklayın…Bu metin, Türk Dışişleri Bakanlığı'na orada askerimiz bulunduğu için Genelkurmay İnternet sitesine ve Birleşmiş Milletlere gidecek…Bir "tık" bir "hayat" kadar yakındır…